9 Temmuz 2014 Çarşamba

Sulu Salata




Ağustos sıcaklarından bunalıp şikayetlendiğimizde rahmetli ninem "Eee nasıl erecek incirler?" derdi. İncirlerin olgunlaşması, dallarında kuruyup burulmaları için gerekliydi bu sıcaklar. Sabah erkenden bütün incir ağaçlarının altına uğranır, erip düşmüş incirler toplanıp, sergiye yayılırdı, güneş altında biraz daha kurumaları için. Sonra üzümler dolaşılır, salkım salkım kesilip sepetlere yerleştirilirdi satılmaya gönderilmek üzere.

İşten olduğu kadar sıcaktan da bitap düşmüş bedenler kendilerini  bağ evinin gölgesine attığında, erkekler sepetleri asma yaprakları ile örtüp bağcıklarla örerek pazara hazırlarken kadınlar da yemek yapmaya girişirlerdi. 

Kadınların sıcakla imtihanı bitmez, hemen evin önüne dikilmiş fidelerden biber, domates, patlıcan, kabak, salatalık ne varsa toplanır, yakılan odun ocağında uzun bir kızartma işlemine geçilirdi. Domateslerden de bir tencere sos hazırlanır, kızartmaların üstüne dökülürdü. Olmazsa olmaz bembeyaz pirinç pilavı da yanına. Haftada bir yakılan fırında pişirilmiş köy ekmekleri ve ineği olan komşulardan alınmış koca bir kase yoğurt ile sofra hazırlanırdı.

İşte bu sofraların diğer bir vazgeçilmezi de sulu salataydı. Köy hayatının vazgeçilmeziydi sulu salata.

Salatalıklar, biberler, domatesler incecik, nerdeyse rende inceliğinde doğranır, ama asla rendelenmez. Taşla ezilerek çıkarılan koruk suyundan da bolca katılır, tuz ve taze nane ilave edilir. Ama salata burda bitmez. Elektiriğin, dolayısıyla buzdolabının olmadığı bağ evinde kuyuya koşulur, buz gibi su çekilir, kova kova, bakraç bakraç eve taşınır. Bir kova suya taze incirler ve üzümler atılır ki yemek bitip de meyve sırası gelene kadar soğusunlar içinde. Bir bakraçtan da kupalara doldurulur, kana kana içmek için. 

Bir kupa da sulu salataya eklenir buz gibi sudan. Şansınıza Bozdağ'dan kar da gelmişse benim hatırıma bir kepçe de kar ekleyiverin.

Sulu salata cacık gibi kaşık kaşık yenir. Yanında bol domates soslu kızartma, pilav ve yoğurtla.

Anne evimde çok yapılan bu sade lezzet, evlendikten sonra ilk yapışımda, benim ev halkıma fazla basit ve cacık yapmak varken gereksiz gelmişti. Güneydoğu mutfağının bol baharatlı sulu salatasının yanında Ege mutfağının sulu salatası basit kalıyor kabul ediyorum. 

Bir de güneş altında çalışıp içi yanmadıkça basit lezzetlerden zevk alınmıyor galiba. Veya benim gibi bu lezzetlerle büyüyüp sofralarında her daim çocukluk lezzetlerini arayanlardan olmadıkça.

Ben yine de, köyüme has bu salatayı blogumda paylaşmak istedim. Zaten hiç bir tarifim için mutlaka deneyin demedim, sulu salata için de demiyorum. Güneş altında çalışan köylülerin, şehre yerleşmiş olanların da çocukluk tadı olarak aradıkları serinleticilerinden birine burada yer vermek geçmişime sevgimdendir.

Aslında tarif yukarıda var ama, uzun yazıyı okumak istemeyenler için:

Malzemeler:
2 adet salatalık
3 adet yeşil biber
2 adet orta boy domates
Varsa yarım bardak koruk suyu, yoksa bir limonun suyu
Bir avuç kıyılmış taze nane
Tuz
2 su bardağı soğuk su
İstenirse buz

Yapılışı:
Salatalık, biber ve domates çok küçük parçalar halinde, çintme şeklinde doğranır. Tuz ve ekşi eklenir, su ile karıştırılır ve kaselere dağıtılır. Üzerine kıyılmış nane serpilir.

Afiyet olsun...

8 yorum:

mutfagabuyrun dedi ki...

ne kadar güzel anlatmışsın canım.zevkle okudum.salatayı denemedim ama görüntü harika.ellerine sağlık.sevgiler.

Aysel dedi ki...

Eskiden her şey daha zor ama daha sağlıklı ve güzelmiş... Sulu salatayı da hiç duymamıştım sayende yeni bir şey daha öğrendim. Ellerine sağlık, sevgiler...

sarkaç dedi ki...

Teşekkür ederim arkadaşlarım. Yaş ilerledikçe anılara yolculuk artıyor:)

aysegulcebiseyler dedi ki...

Canim ya okurken beni taaa nerelere goturdun bir bilsen, sen anlattikca kendi cocuklugumu yasamis birini karsimda gordum, sanki ayni mahallede ayni sokakta, tarlada oynamis, ayni sofraya oturmus gibi oldum, benimde anacigim ninecigim hic cikmazdi bag bahceden, her sene mutlaka yazin meyve sebze nohut mercimek, pancar afyon, arpa bugday misir yada fasulye bolca ekilirdi, tarlalar uzak oldugundan sabah ezaniyla yollara dokulur aksam ezaniyla evlere zor girilirdi, cogunluk hic gelinmez tarlalarda yatilirdi, en sevdigim seydi butun gun dere kenarlarinda, su kanallarinda kurbaga kovalamak, ici yanmislara elimde kendimden buyuk testiyle su dagitmak,, hele oglen sicagi coksede karincalar icine girmesin diye agac dalllarina asilmis cikinlar ortaya serilse diye beklemek en heyecanli anlardi, o cikinlardan cogunlukla, geceden sarilmis yaprak sarmalari, tencere tencere dolmalar yaninada bir kavanoz recelden yapilmis hosaf olurdu, bazen bir tenceree peynirli burgu makarna, bazendehaslanmis yumurta patates, ama illaki yanina bu sulu salata konurdu..cunku daha sabahtan su arginin kenarina kocabir oyuk acilir kelek karpuz ne varsa su testisi ve domat biberler icine atilir, sicak cokunce buz gibi yeriz denirdi, ninecigim yahu karnim doymuyor buz gibi su salatayi kasiklamayinca derdi:))
Bende hep o gunlerin hasretiyle hayallere dalar giderim sikca, ahhh cocuklugum derim hep, esimde dogu kokenli oldugundan onlarda hep agir yemekler, agir soslar acilar ve bol baharat kullanilir ama Allah'tan benimki sevmiyor o beslenme seklinide ordan yirtiyorum:))
Canim yuregine saglik, beni cocuklugumda bir gezintiye cikarip geldigin icin, insan kendisiyle ayni ortamlari gormus, ayni seyleri yasamis birilerini gorunce ve bir yerlerde ayni hasretleri ceken birilerinin oldugunu bilince karsisinda kardesi yada akrabasi falan varmis gibi geliyor, nasil mutlu oldum anlatamam nseni tanidigima:))

sarkaç dedi ki...

Sevgili Ayşegül, kardeşim; benzer yaşamlar, ortak özlemler. Ne güzel değil mi? Ben çok seviyorum bu paylaşımları.
O günlerin tadı unutulmuyor. Dedemin bağı da köye uzak olduğu için Mayıs'da ovaya göçülür, Eylül'de geri dönülürdü. Orada, yıldızların altında uyumanın keyfi bile yeterdi.
Çok teşekkürler, çok güzel oldu beraberce çocukluk anılarına dönmek.

Unknown dedi ki...

Çocukluğumda ilk salatamı tuzlu yapmıştım. Tuzu gitsin diye de su dökmüştüm :) Şimdi al bunu ye diye kızmışlardı :D Bende yerim diye hava atarak, ekmeği de bandırarak yemiştim :) İsmi görünce direk bu anım aklıma geldi :) Sevgiler...

sarkaç dedi ki...

Sevgili Çilekli Mutfak, aslında siz o yaşta sulu salatayı icat etmişsiniz ama kıymeti bilinmemiş. mucitlerin kaderinde var bu:)

aknhoroz dedi ki...

Selamlar ben de Gaziantepliyim biliyorum bu salatayı basit de değil bence çok severek yerdik küçükken de. Güzel bir anlatım olmuş. Emeğinize sağlık

Related Posts with Thumbnails