21 Ağustos 2010 Cumartesi

Kızılcık Şerbeti



Yılda yaklaşık dört kez pazar yüzü görüyorum. Sorumlusu da tamamen benim.

Rahmetli babacığım yapardı pazar işini çocukluğumda. O zamanlar haftada bir pazar kurulurdu. Sürekli misafiri olan kalabalık bir evin bir haftalık yiyeceğini filelere doldurup nasıl da taşırdı. Elleri filelerin saplarının iziyle yol yol olurdu. Bir kez de şikayetini duymamıştım taşıdığı yükten dolayı.

Sonra tek tek çıkartırdı aldıklarını fileden. "Bu kabakları dolmalık aldım, patlıcanları oturtmalık, çalı fasulye de aldım etli pişirirsin, börülcenin salatasını yaparsın" gibi haftalık menüyü de sıralardı anneme. Sadece sebze mi, haftalık kese yoğurdumuz, kahvaltılarımızın vazgeçilmezi çökeleğimiz, yumurtamız, tereyağımız da pazardan gelirdi. Market mi vardı o zamanlar, bakkaldan manavdan alışveriş ateş pahası! Sonra da aldığı meyvelerden birkaçını alır yıkar, kabuğunu soyar, küçük küçük doğrar hepimize ikram ederdi, pazar sonrası dinlencesiydi babamın bu ikram işi.

Babamla pazara gitmek büyük eğlenceydi. Sabahın erken saatlerinde çıkardık, "Meyveler, sebzeler bozulamadan alalım " derdi babam. Alışverişimizi yapar dönerdik evimize. Pazar gününün çoğu hâlâ bize kalmış olurdu.

Pazara gidip de taptaze çeşit çeşit meyveleri sebzeleri görmekten çocukluğumdaki kadar çok mutlu oluyorum. Ama o pazarın kalabalığı, itiş-kakışı yok mu, mahvediyor beni. Başım dönüyor, gözüm kararıyor, kaçıp gitmekten başka bir şey düşünemez oluyorum. İşte pazara gitmememin asıl sorumlusu bu.

Yine de her mevsim bir kez pazarı görmem gerekli. Bu yaz pazarına da bu hafta gittim. Ramazanın, iftara yakın saatte gitmemin etkisi olabilir, çok kalabalık değildi pazar. Her tarafını gezdim, her sebzeye her meyveye baktım. Meyveler sebzeler sabahki gibi taze, dokunulmamış değildi yine de aldım. Yaşadım geçmişi ve bugünü, hayal ettim geleceği.

Gelelim kızılcık şerbetine. Babam benim kadar az almazdı, ben sadece yarım kilo aldım, taşımaya cesaret edemedim daha fazlasını. Hemen başladım kızılcık şerbetini pişirmeye. Aslında kızılcıklar biraz daha olgunlaşsa daha iyi olurdu ama bekleyemedim ben yine.


Kızılcığı şurup olarak hazırlamıyorum, doğrudan şerbet yapıp, hemen bitiriyoruz. Bir de tanelerini ezip şerbete katmıyorum, kekremsiliği artıyor diye. Tanelerini püre yapıp biraz daha şeker ekliyor ve tatlılara ilave ediyorum.

Malzemeler:

Yarım kilo kızılcık
2 su bardağı toz şeker
8-10 bardak su
1 limon suyu

Yapılışı:

Kızılcık, şeker ve su ile yumuşayana kadar pişirilir. Kızılcık taneleri suyundan ayrılır. Soğuyunca bir limon suyu sıkılır (ben bazı tatlıları ekşiyle kırmazsam içemiyorum), isteğe göre su ilave edilerek afiyetle içilir.



3 yorum:

Sen (Âşiyanda) dedi ki...

Yine rahmet istediler. O nûrânî yüzleri gözlerimin önünde canlandı her ikisinin de. Vesile olduğu için kızılcık şerbetini çok beğendim.İçenlere şifa olsun...

sarkaç dedi ki...

Amin!

YeMeK vAkTi dedi ki...

Sarkaçım ellerine sağlık ben hiç kızılcık şerbeti içmedim.Annemde yapmazdı zaten ondan yabancı kaldım sanırım .Kızılcık bulursam denemek isterim

Related Posts with Thumbnails