Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında Haruki Murakami
Sınırın güneyi anlaşılabilir, güneşin batısı ise beni epeyce düşündürdü.
Sahip olduklarımız neden yetersiz gelir, neden içimizde hep birşeylerin eksikliğini hissederiz. Eksik olana kavuştuğumuzda neden yetmez açlığımızı dindirmeye, neden kurtarmaz bizi yalnızlığımızdan? Onunla anlam kazanmış herşey nasıl birdenbire değersizleşiverir? Bilmiyorum… Az ya da çok herkes yaşıyor olmalı bunları. Yaşananları ifade edebilenler de böyle okunası romanlar yazıyor.
İlişkilerini aleni anlattığı bazı yerleri sevmedim, tiksinti uyandırdı bende açıkçası. Ama bu, romanı okumamı engellemedi. Bukowski’de yaşadığıma benzer bir duygu, tabi onda nefret daha fazla, Bukowski’yi hiç sevmiyorum, yazdıklarından iğreniyorum ama kitaplarını elime aldım mı okumadan bırakamıyorum. Buna benzer bir şey işte.
Kitap, adam ve "Leyla"sı üzerine yazılmış gibiyse de arka plandaki -bütün olanlara rağmen kocasının kendisine dönmesini (fiziksel, düşünsel, ruhsal, her yönüyle) bekleyen- eş de unutulmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder