Fangri ve Kolyos
Dün bir haber dinledim radyoda ve inanamadım. Üniversitelerimizden birinin yaptığı araştırma sonuçları açıklanıyordu; Nesli tükenen balıklarımız.
Nesli tükenen hayvan ve bitkilerle ilgili pek çok haber dinledim ya da okudum. Bahsedilen canlıları tanımıyordum, benim için zaten var olmamışlardı, yok olmaları da "yok olma" düşüncesinin verdiği rahatsızlıktan başka pek etkilememişti beni.
Spiker pek çok balık adının yanısıra Fangri ve Kolyosu da sıralamaz mı! Nasıl olur, nasıl yok olurlar!!! Çocukluğumda avladığımız balıklardan ikisiydi bunlar. Tamam, istavrit gibi her attığınız oltada çıkmazlardı, daha özel yerler seçerdiniz, hele Fangriyi çapariyle tutamazdınız, yem kullanmanız gerekirdi. Oltanıza geldiğinde sevinirdiniz. Ama yok olmak?
Hayal meyal hatırladığım ilk anılarımda annemin kuzine fırınında, karnına domates, maydanoz, soğan yerleştirerek pişirdiği kocaman balıklar yer alır. Bu balıkların yakalanışını hiç hatırlamıyorum. Babam yakaladığı lüfer ve palamutları hasretle anardı. Sonra çipura yok oldu. Lidaki yakaladığımızda çipura yakalamış kadar mutlu olmaya başlamıştık
Körfez gittikçe kirlenmeye devam etti. İlkokulu bitirdiğimde artık iç körfezde balık yakalanamaz olmuştu. Kayığımızı Eshot Deresindeki yerinden alıp Güzelbahçe Limanına götürmek zorunda kalmıştık. Kayığımızın uzaklaşması ile her gün çıkılan balık avı sefamız da haftada bir-ikiye düşmüştü. Ama gene de Pelikan feneri açıklarında Fangri yakalayabilir, kolyosa daha sık rastlardık.
Sonra büyüyen bizler başka şehirlere gitmek zorunda kaldık, babam bu dünyadan ayrıldı, kayığımız da bir yangında kül oldu.
Ama balıklarımız? Biz yok olabilirdik, Onlarsa hala burada olmalıydılar.
1 yorum:
Anılardan süzülen satırlar,kaybettiklerimizi ince bir iç sızısıyla hatırlatıyor. Ama Yüce Yaratan yaratmaya devam ediyor.
Yorum Gönder