4 Ağustos 2014 Pazartesi

Prag Mezalığı

 

Prag Mezarlığı - Umberto Eco

Sevgili Mine, kitapları hatırlatınca son okuduğum kitapları blogumda paylaşmadığımı fark ettim. 

Her ne kadar yemek ağırlıklı olsa da burası bir günlük, tarif vermek için değil de yaptıklarımı paylaşmak için. Bir fikir alıp da uygulamaya koyan olursa benim için mutlu olacağım bir artıdır bu, fakat amacım değildir kesinlikle tariflerimin kullanılması. Öyleyse gönül rahatlığıyla paylaşabilirim pişirdiklerimi, okuduklarımı, izlediklerimi.

Kitap deyince, çok uzun zamandır okuduklarım sadece roman. Akademik çalışmalar değil ama günlükleri, gezi yazılarını, toplumsal yönelişleri anlatan kitapları da severek okurdum ama ne olduysa romanlara hapsoldum son yıllarda.

Prag Mezarlığı nerdeyse bütün Eco romanlarında olduğu gibi geniş bir arkaplanı barındırıyor. Sıradan bir yazar olsaydı oldukça yoğun bir bilgi bombardımanı altında kalırdık romanlarını okurken. Eco bombardıman altında olduğumuzu fark ettirmeyecek şekilde yazıyor, düz bir roman gibi okuyabiliyorsunuz, didaktik anlatımlarla bunalmadan. Ama maalesef bunun da olumsuz yönleri var.

Arkaplandaki siyaseti, sosyolojiyi, o günlerin tarihini bilmeyince romanın ince zevklerinden mahrum kalınıyor. Aman atlamayayım kaçırmayayım diye google başından kalkmayınca da roman mı okuyorum, araştırma mı yapıyorum derken buluyorsunuz kendinizi. Her şeye rağmen bir eliniz kitabı tutar, diğer eliniz klavyede dolaşırken bile anlayamayıp atladığınız ne çok şey olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz Günah Şehri'ni okurken olduğu gibi. Çünkü yine gerçek olaylar ve gerçek şahsiyetler arasında yaşıyorsunuz romanda.

Gülün Adı veya Foucault Sarkacı'ında geniş bir dipnot  hazineniz var. Kimini yazar, kimini çevirmen koymuş. Dipnotlara bakmak da dikkat dağıtsa bile, google başında olmaktan çok daha iyi. Ama bu kitapta Boudolino'da olduğu gibi dipnotlar yetersiz,  olayın geçtiği zamanı tanıtan önnot yok, son notlar hiç yok. Sanki hiç özenilmeden basılmış satışa sunulmuş. Ecoseverler alır nasıl olsa diye sadece ticari olarak bakılmış, kitapsever bir yayıncının elinden çıkmamış gibi. Orjinali nasıldır bilmiyorum, Gül'ün Adı için çevirmenler için bir rehberi vardı Eco'nun, o da mı aldırmaz oldu böyle ayrıntılara acaba?

Eco tarzı diye bir şey var ama her kitabı da aynı tarz değil. Boudolino veya Önceki Günün Adası gibi düşünün bu kitabı. Çözeceğiniz bir düğüm, ulaşacağınız bir son yok, yaşananlara tanıklık etmeniz istenmiş sadece. Yaşananlar ne derseniz;

En azından benim bildiğim kadarıyla 4.000 yıllık geçmişi olan bir nefretin 19.yy da yeniden şekillendirilmesini yaşıyorsunuz kitapta. Çift kişilikli psikiyatrik sorunları olan anti-kahramanın günlükleri bize yol gösteriyor neler olduğunu anlamamız için. İtalya birliğini kurmaya, Rusya ekonomisini kurtarmaya çalışırken, Fransa'yı çürümüşlük sarmışken, casuslar ve komplocular için mükemmel bir ortam. Araya serpiştirilmiş yemek tarifleri, aşksız roman mı olur diyecekler için son sayfalarda kendine yer bulmuş bir kadın. Ama kadın aşk için mi yoksa Freud'a değinmeden 19 yy Avrupa'sı eksik olacağından mı anlayamadım.

Şu son günlerde insaniyetin ayaklar altında ezildiği Gazze-İsrail savaşı yaşanırken bu kitaptan alınacaklar ilginç olacak. Unutulmamalı ki yanlış bilgilendirme, gerçek dışı algı yaratma, yönlendirme, düşmanlık yaratma neredeyse her millet için her millet tarafından kullanılıyor. 

Artık belli bir yaşa geldiğim için şaşırmıyorum, hayal kırıklığına uğramıyorum, komplolarla yönlendiriliyoruz diye hayıflanmıyorum. Eco'nun İtalya'sı, Fransa'sı, Rusya'sı, Almanya'sı da yıllarca kafamda oluşan algıyla hiç çelişmeyen yeni bilgiler verdi. Bilgilerin yanı sıra Eco anlatımını bir kez daha tattırdı bana.

İyi okumalar...


2 yorum:

mine dedi ki...

kitap adını görünce ne yazmışım diye ister istemez baktım günlüğüme evet yazış şeklimi değiştirmeliyim diye düşündüm bir kez daha ileride okuduğumda hatırlayabileceğim şekilde yani :) Eco en sevdiklerimden anlaşılabilir olmasına rağmen son dakikaya kadar çift kişilik durumunun doğrulanmasını beklemiştim.... Öte yandan haritasından dipnotuna kitapta olması harika oluyor ama olmazsa hadi araştır bakalım neyseki artık internet var :)
romanlar iyi oluyor yoğun zamanların kitap dostları hem okumaktan kopmadan hem de Eco gibi aralarda bilgi verenler sayesinde doymuş olmak hoşuma gidiyor galiba ...

sarkaç dedi ki...

Sevgili Mine, yorumunu okuyunca ben de gittim sayfalarına. Bloga gelemediğim günlerde yazmışsın sanırım, ben okumamışım daha önce yorumunu. Yazış şeklin değiştirilmesi düşünülmeyecek kadar güzel. En azından ben kendi yazış şeklimi düzeltmek istemiyorum. Amacım kitap tanıtmak veya kitap önermek değil. Okuyup bitirdikten sonra damağımda kalan tadı yansıtmak. Kitap tanıtımı arayanlara hiç bir yararı olmayacak biliyorum ama zaten herkesin kitaplardan alacaklarının farklı olacağına inananlardanım. Benim tanıtımım belki onun ilgisini çekmeyecek şeylerden söz ediyordur, o okusa, kimbilir ona hitap eden neler bulşacak.
Sanırım Eco, anlaşılacak şekilde yansıttığı için çift kişilik durumunu, ve belki de onun için asıl konu değil de araç olduğu için doğrulamaya gerek görmemiş.
İnternet iyi ki var, o bilgilere ulaşmak ne zor olacaktı, uğraşmaktan bıkıp ulaşamayacaktık. Yine de dipnotlar ve dediğin gibi haritalar hatta çizimlerin olması rahatlatıyor biz okuyucuyu.

Related Posts with Thumbnails