2 Ağustos 2014 Cumartesi

Haşlanmış Mısır

Yaz sıcaklarında bir öğünü haşlanmış mısıra ayırmaya ne dersiniz?

Öyle bardaklarda lezzet üstüne lezzet eklenerek sunulanlardan değil, anam babam usulu haşlayıp, ısıra ısıra yiyerek alınan mısırın sade lezzetine davet ediyorum sizi. 

Bazen o kadar çok çeşni ekliyoruz ki yiyeceklerimize, onların saf lezzetlerinin tadına varamaz oluyoruz. Ben saf lezzetleri özleyenlerdenim. Tereyağı taklitlerine bulanarak değil, mayoneze hiç değil, sadece haşlanan veya sadece közlenen, hindiye mısır, mısıra darı dediğimiz zamanlardaki gibi yemeyi istiyorum mısırı. 

Ne kadar değişti herşey, şimdi darı dediğimizde müstehzi müstehzi gülümsüyor insanlar. Binbir çeşit lezzete bulamayınca ağız tadından yoksun görüyorlar. Sadece insanların bakışı değil, mısırlar da değişti elbette. Acaba GDO mu korkusu içimizi yerken uzanıyoruz mısırlara.

İçimi dökmek için kullanıyorum blogumu arada sırada böyle, aldırmayın siz bana. Yarın bol yağlı, bol mayonezli, ıvır zıvır katkılı birşeylerin tarifini de veririm. Hoşgörün, ben de bu dünyada yaşıyorum.

Ama gelin bugün, mısırı eskisi gibi yiyelim. Katkısız, lezzet eklemesiz. Böbrekleri korumayı ağız tadından üstün tutabilenlerdenseniz tuz bile eklemeyin. Köz bulmak zor, düdüklü tencere kolay. Haydi o zaman haşlamaya geçelim.

Mısır püskülleri rahatsız eder mi sizi? Beni rahatsız etmez ama çocuklar sevmiyor. Mısırın kabuklarını soyarken püsküllerini de koparalım. Kalan minikleri yok etmek için de ateşte alazlayalım, ütüleyelim bir nevi. 

Yıkamış mıydık? Yıkayalım güzelce, sonra düdüklüye yerleştirelim. Birkaç tane de yaprak koyalım.  Su, isterseniz biraz da tuz ekleyip haşlayalım bir saat kadar.

Püskülleri ne yaptınız? Evdeki çaputlardan uydurulan bebeklerin saçı olurdu kurumuş mısır püskülleri çocukken. Uhuyla yapıştırıp kafalara ister örer, ister salık bırakırdık. Şimdi bebek oynamıyorum ama mısır püsküllerini iyice yıkayıp kurutup çay olarak içebiliyorum gerektiğinde.

Geldi sıra mısırları yemeye. Dişleriniz nasıl? Isıra ısıra yemeyi unuttuk. Kibarlık yapalım derken dişlerimiz de gücünü kaybetti. Tabi ki şapırdatmayalım ağzımızı, parçalar saçmayalım etrafa, homur homur yemeyelim ama dişlerimizin de hakkını verelim. 

Dişlerimizin arasına parçalar mı giriyor, bırakın girsin. Onlar girerken de çıkarırken de dişlerimiz esaslı bir temizlik görmüş olacak.

Süt darı aramayın, varsın zarları kalın olsun, biraz dişimize gelsin. Barsaklarımızı temizleyecek o posalar, rafine yiyeceklerin zemin hazırladığı hastalıklardan koruyacak.

Koçanda bir tek mısır tanesi kalmayana kadar...
Afiyet olsun....

6 yorum:

Swotpisces dedi ki...

canım çekti valla... :)

Esra Takim dedi ki...

o kadar güzel yazmışsınız ki çocukluk günlerime gittim sanki, salı pazarından mısır alıp ben de düdüklüde haşlıyorum çok seviyoruz, dün yazlıktan geldim orada köylülerden de aldık. Çok lezzetli ve keyifle tüketilen bir gıda maddesi.

sarkaç dedi ki...

Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için. Bizler için koçanından yenen mısırın lezzeti ve keyfi devam edecek

Mine Tozanlıoğlu dedi ki...

ya ama artık gdo var mısırla aramıza giren ... mesafe ondan :( ama arada sade yani sadece azıcık tuzla haşlayıp yemeyi seviyorum bir de çok güzel anlatmışsınız önümüzdeki pazar alıp yapacağım :)

Mine Tozanlıoğlu dedi ki...

isteriz isteriz kitap ya da fiim yorumu isteriz :)

sarkaç dedi ki...

Malesef Mine'cim, GDO mısır yeme zevkimizi de elimizden aldı. Korka korka yiyoruz haşlanmış mısırı. Mısır nişastasına yaklaşmaz olduk, mısır ununa olabildiğince uzak duruyoruz. Bir de mısır dışında bilmeden yediklerimizi düşününce:((

Var aslında okuyup da blogda paylaşmadığım kitaplar. Bu tezahürata karşı koymak imkansız, son okuduğumu paylaşayım bugün:) Kitaplarla ilgili yazmak hoşuma gidiyor aslında.

Aysel'cim, evet şimdi hatırladım, büyüklerimiz şeker de koyardı, bakın ben unutmuştum bunu. İyi ki hatırlattınız. Bir dahaki sefere ben de deneyeyim şeker koymayı.

Related Posts with Thumbnails