Romancının Romanı - Elizabeth Costello
J.M.Coetzee
Coetzee sade cümlelerdeki derin düşüncelerin yazarı.
Onun anlatım tarzında beni derinden etkileyen, kıskacına alıveren birşeyler var. Bir roman yazarı olarak olağanüstü betimlemelerin, sürükleyici anlatımların, sürpriz sonların yazarı değilken doğal gerçekçiliğiyle etkiliyor beni.
Kendi dünya görüşünü, düşüncelerini okuyucuya dikte etme konusunda ısrarcı değil, düşünmeye yöneltiyor, seçenekler sunuyor ve ne düşüneceğimiz konusunda bizi özgür bırakıyor.
Coetzee en roman romanında bile böyleyken, roman olup olmadığı tartışılan bu kitabında düşündürmekten başımı ağrıtıyor, işin içinden çıkamıyorum. Ara ara Coetzee'nin de işin içinden çıkamadığını fark edip bir nebze olsun teselli buluyorum.
Çok yoğun bir kitap Romancının Romanı. Romanın akışında kesinti olmaksızın her bölümde farklı bir konuyu ele alıp, yorgunluktan bitap düşürüyor.
Beni en çok yoran iki konudan biri hayvanlarla olan ilişkimiz. Costello'nun gelini gibi pragmatik bir yaklaşımı benimseyip huzura erecekken, nazi zulmü örnekli etik bir yaklaşımla allak bullak oluveriyorum.
Hayvanlar onların hayatlarını bağışladığımızın farkında olamazlar öyleyse.... diyerek çıktığı yol ve vardığı sonuçla bambaşka dünyalara taşıyıveriyor beni.
Diğer konu ise kötüyü ayrıntılarıyla betimleyen, anlatan kötü müdür diye basitçe özetleyebileceğim konu. Romanlar, hikayeler, filmler ince ince kötünün ayrıntılarını sunuyor bize. Çoğumuz da iğrenerek, lanetleyerek de olsa okuyoruz, izliyoruz.
Kötülüğün bu kadar ayrıntılı yazılması doğru mu sorusunun ötesine geçiyor Coetzee. Bunları yazanın içinde o kötülüğün olup olmadığını soruyor. Okuyucu da ister istemez kendisine soruyor. Bu kitapları merakla okuyor, filmleri ilgiyle izliyorum. O kötülük benim de mi içimde?
Farklı konular da var. Örneğin Afrika romanı özelinde, çağdaş kabul ettiğimiz kültüre öykünürken, ne yaptığımızın farkında olup olmadığımızı çağdaşlık karşıtlığına bulaşmadan görmemize kapı açıyor.
Kitabın her bölümünde ucundan kıyısından dokunulan inanç konusu kitabın son bölümüne hakim oluyor. Romancı, inancı sorgulanırken neden yazdığını, ne yazdığını, nasıl yazdığını anlatmaya çabalıyor. O anda okuyucu olarak ben de kendime kendi neden, ne ve nasıllarımı sormaya başlıyorum.
Kendi dünya görüşünü, düşüncelerini okuyucuya dikte etme konusunda ısrarcı değil, düşünmeye yöneltiyor, seçenekler sunuyor ve ne düşüneceğimiz konusunda bizi özgür bırakıyor.
Coetzee en roman romanında bile böyleyken, roman olup olmadığı tartışılan bu kitabında düşündürmekten başımı ağrıtıyor, işin içinden çıkamıyorum. Ara ara Coetzee'nin de işin içinden çıkamadığını fark edip bir nebze olsun teselli buluyorum.
Çok yoğun bir kitap Romancının Romanı. Romanın akışında kesinti olmaksızın her bölümde farklı bir konuyu ele alıp, yorgunluktan bitap düşürüyor.
Beni en çok yoran iki konudan biri hayvanlarla olan ilişkimiz. Costello'nun gelini gibi pragmatik bir yaklaşımı benimseyip huzura erecekken, nazi zulmü örnekli etik bir yaklaşımla allak bullak oluveriyorum.
Hayvanlar onların hayatlarını bağışladığımızın farkında olamazlar öyleyse.... diyerek çıktığı yol ve vardığı sonuçla bambaşka dünyalara taşıyıveriyor beni.
Diğer konu ise kötüyü ayrıntılarıyla betimleyen, anlatan kötü müdür diye basitçe özetleyebileceğim konu. Romanlar, hikayeler, filmler ince ince kötünün ayrıntılarını sunuyor bize. Çoğumuz da iğrenerek, lanetleyerek de olsa okuyoruz, izliyoruz.
Kötülüğün bu kadar ayrıntılı yazılması doğru mu sorusunun ötesine geçiyor Coetzee. Bunları yazanın içinde o kötülüğün olup olmadığını soruyor. Okuyucu da ister istemez kendisine soruyor. Bu kitapları merakla okuyor, filmleri ilgiyle izliyorum. O kötülük benim de mi içimde?
Farklı konular da var. Örneğin Afrika romanı özelinde, çağdaş kabul ettiğimiz kültüre öykünürken, ne yaptığımızın farkında olup olmadığımızı çağdaşlık karşıtlığına bulaşmadan görmemize kapı açıyor.
Kitabın her bölümünde ucundan kıyısından dokunulan inanç konusu kitabın son bölümüne hakim oluyor. Romancı, inancı sorgulanırken neden yazdığını, ne yazdığını, nasıl yazdığını anlatmaya çabalıyor. O anda okuyucu olarak ben de kendime kendi neden, ne ve nasıllarımı sormaya başlıyorum.
2 yorum:
gene sende okumuştum hala tanışmadığım bir yazar böyle anlattığını okuyunca tekrar heves ediyorum ama bu aralar biraz sıkıntılıyım iyi bir zamanda başlayıp anlaşmak istiyorum kendisiyle öpüyorum
Mine'cim inşallah kısa sürede üstesinden gelirsin sıkıntılı sürecin.
Coetzee benim sevdiğim bir yazar ama gerçekten iyi bir zamanda başlanmalı okumaya. Yorucu kitaplar yazıyor ve keyif alabilmek için tüm dikkatin toplanması gerekiyor. Aksi halde yarım bırakıp devam etmemek çok olası.
Yorum Gönder