31 Ekim 2015 Cumartesi

Sütlü Kaynar


Kaynar veya lohusa şerbeti bizde de yapılır ve içinde baharatların yanısıra kızamık şekeri de konur. Mersin'e gittiğimde tattığım cevizli kaynar içinde kızamık şekeri barındırmıyordu. Kızamık şekeri aramadan kaynar yapılması benim de kolayıma geldi. Hazırlayıp buzdolabında saklanması, istediğimizde ısıtılıp içilmesiyle ailecek nezleyle boğuştuğumuz bu günler için ideal bir içecek oldu.

Kaynarı hiç sıcak içemezdim ama  sıcak süt ekleyince sıcak kaynar içebilmeye başladım. Oysa sütü de pek severek içen biri değilim. Lohusalığımda kayınvalidemin hazırladığı güzelim kaynarları bile soğuk içmiştim. Kaynara ceviz eklemeyi Mersin'de öğrendim, sütlü yapılıyor mu bilmiyorum ama ben sütlü halini daha çok sevdim. Sütlü, cevizli, baharatlı, mis gibi...


Malzeme miktarı damak tadına göre değişir. Benim yaptığımda şu malzemeler vardı:

1 silme çorba kaşığı yeni bahar tohumu
1 silme çorba kaşığı karanfil
5 çubuk tarçın
3 kök havlucan,
3 kök zencefil

Baharatları yıkadıktan sonra büyük bir tencereye aktardım, 4-5 litre su ekledim. Kaynayana kadar yüksek daha sonra kısık ateşte kaynattım. Kapağını kapayarak bir gece beklettim. Ertesi gün ince süzgeçten geçirdim. Ailecek fazla şekerli içecekleri sevmediğimiz için sadece 1 su bardağı şeker ilave ederek bir kez daha kaynattım. Soğuduktan sonra şişelere koyup buzdolabına kaldırdım.


İçeceğimiz zaman bir cezvede kaynar, bir cezvede süt ısıtıp yarı yarıya ölçüde fincanlara dağıtıp üzerine de dövülmüş ceviz serpince sütlü kaynarımız hazır.

Afiyet olsun...

30 Ekim 2015 Cuma

Geçmişten Geleceğe Atlayan Yayınlar ve Geçmişten Geleceğe Bir Aş: Aşure


Aşure yapmıştım ama yayınlamak gibi bir niyetim yoktu. Çünkü benim aşurem aklıma ne gelirse koyduğum, göz kararı el tartısı bir aşure.

Blogla uğraşırken bir hata sonucu, bloğun tozlu sayfalarında kalmış üç tarifim ilk sıralara çıkıverdi. Nasıl geri alınır bilemedim. Hatamı anlatıp affola demek için gelirken aşuremin resmini çekip de geldim.

Geçmişten geleceğe atlayan tarifler nasıl kendi çağlarına döndürülür? Bilen arkadaşlarımdan yardım gelirse çok mutlu olurum.

Bezelyeli Pilav


Çoğunlukla bezelyenin içi seviliyor, kabuğu sevilmiyor. Bense tam tersine kabuğunu bezelye tanelerinden daha çok seviyorum. Konserveler veya dondurulmuş ürünler sadece bezelye tanelerinden yapılıyor. Bu durumda taze bezelye mevsimini kaçırmayıp, emekten de sakınmayıp bezelye ayıklamaya girişmek gerekiyor.

Bezelye kabuğunun etini zarından ayırmak biraz zaman biraz da tecrübe gerektiriyor. Zarlar kalırsa bezelye yemeğini yemek pek zevksiz hale gelebilir.

Daha önce zeytinyağlı bezelye yemeğini paylaşmıştım. Garnitür olarak da çok kullanılan bu sebze, pilavlarımızı da güzelleştiriyor. Ben yine sadece tanelerini değil ayıklanmış kabuklarının da koyarak yaptım pilavımı.

Neler Kullandım:

Yarım kilo taze kabuklu bezelye
4 su bardağı baldo pirinç
5 su bardağı su
2 çorba kaşığı tereyağ ve 2 çorba kaşığı zeytinyağı
Tuz

Bu ölçü kalabalık sofralar için uygun. 4 kişilik bir aile için yarı ölçü kullanmak bol bol yetecektir.


Nasıl Yaptım:

Bezelyeleri ayıkladım, yıkayıp süzdüm.
Pirinçleri ayrı bir kaba aldım. 1 tatlı kaşığı tuz ve pirinçlerin üzerini 1 parmak kadar geçecek kadar sıcak su koydum. Su kaynar olmaycak ama elin dayanmadığı bir sıcaklıkta olacak. Pirinci suyu oda sıcaklığına gelene kadar beklettikten sonra nişastası kaybolana kadar bol suyla yıkadım, süzgecte süzülmeye bıraktım.

Bezelyeleri pilav tenceresine aldım. Üzerine 5 bardak su, yağ ve tuzu ekledim. Orta hararette 10 dakika kadar kaynattım. Kaynayan tencereye pirinçleri ekledim, kapağını kapatıp buhar çıkana kadar orta, daha sonra kısık ateşte 15 dakika pişirdim, ocağı kapadım. Tencerenin ağzına kağıt havlu serip tekrar kapağını kapatıp 10 dakika dinlendirdim. Tahta bir kaşıkla nazikçe alt üst ettikten sonra 5 dakika daha dinlendirip servis yaptım.

Afiyet olsun...

Köfte Patates


Köfte Patates neden çocuk yemeği olarak görülür acaba? Adı geçince çocukluğuna giden sadece ben olmadığım için herhalde.

Yaz ayı kızartma ile geçerdi. Karnıyarık, kabak veya patlıcan oturtma kızartılmadan yapılmazdı. Köfte, patates, biber, patlıcan ve kabak kızartmaları, yalenki ve bol bol balık... Hepsi kızartılarak.

Kuru köfte-kuru patates biz çocukları mutlu etmek için yapılırdı. Çünkü babam kuru hallerini değil, kızartıldıktan sonra domates sosuyla kaynatılan İzmir Köfte halini severdi. 

Kuru da olsa mutlaka domates sosu da olurdu kızartmaların yanında. Domates sosu dediğim de kabuğu çıkarılıp küçük doğranmış domateslerin biraz zeytinyağı ve tuzla kendi suyunda pişirilmesinden ibaret saf bir lezzet. Tabağın bir ucuna domates sosu, diğer ucuna yoğurt konur mutlaka. Köfteyi veya patatesi çatalına takıp ister domates sosuna, ister yoğurda bandırarak yerdik. Patatesi yumuşatmadan çıtır çıtır yiyebilmek için üzerine dökmezdik sosu veya yoğurdu.

Bazen köftenin yağında ekmek de kızartırdı annem. Çıtır çıtır yerdik o bol yağlı ekmek dilimini.

Çocukluk geride kalalı çok oldu. Şimdinin köfteleri o zamankiler gibi lezzetli de gelmiyor bana ama çocukluğumun mutluluğunu, çocuklarıma aktarmak için yapıyorum köfte patates ikilisini.

Bazen özlemim çok oluyor, yağda kızartıyorum, çoğunlukla da kendimce hafifletip fırında. Hafiflik yağ miktarıyla sınırlı değil, harcanan zaman ve emek de daha hafif fırın kızartmasında.

Yukardaki tabak da hafifletilmiş köfte patates.
Verebilecek ölçülerim yok. Biraz kıyma, biraz ıslatılmış ekmek, birkaç çeşit baharat, biraz tuz, rendelenmiş soğan, yumurta, biraz maydanozdan ibaret köfte...
 
Parmak dilimi patates, biraz kırmızı toz biber, birazcık köri, biraz da zeytinyağı ile harmanlanmış...

Domatesler ortadan ikiye bölünmüş, biberlere birkaç çentik atılmış..

Fırın tepsisine yağlı kağıt serilmiş, ortasına patatesler kenarlara köfteler yerleştirilmiş. En dışa da domates ve biberler dizilmiş.
Fırın ızgara konumuna getirilmiş, üstü pişince altları çevrilmiş.
Sıcak sıcak sofraya getirilip afiyetle yenmiş.

Bir varmış bir yok olmuş köfte ve patatesler...

Mercimekli Dolma Biber


Dolma yapmak için seçmiştim minik biberleri ama içimden gelmedi pirinçli birşeyler yemek. Dolapta bekleme süreleri artınca başka bir şekilde değerlendirmeyi düşündüm.

Sofrada  minik atıştırmalıkların yer almasını seviyorum. Dolmalık biberleri de masayı süsleyecek minik atıştırmalıklara dönüştürmeye çalıştım ve evdeki malzemeleri kullanarak dolma biber çanağında mercimek sunmaya karar verdim.

Neler kullandım:
Yarım kilo minik boy dolmalık biber
1 büyük soğan
1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
1 tatlı kaşığı acı biber salçası
3 çorba kaşığı zeytinyağı
Birer avuç taze nane, dereotu, maydanoz, kekik
1 çay kaşığı kimyon
Az miktarda karabiber
Tuz
Peynir dilimleri
Nasıl yaptım:
Biberleri enlemesine ortadan ikiye böldüm. Çekirdeklerini temizledikten sonra tost makinesinde hafifçe közledim.

İnce doğranmış soğanı yağda şefaflaşana kadar çevirdim. Salçayı ekleyip biraz daha kavurmaya devam ettim. Haşlanmış mercimekleri ekledim, 2-3 dakika birlikte çevirdim. Yeşillikleri, tuz ve baharatları ekleyip karıştırdım ve ocağın altını kapadım.

Fırın kabına aldığım dolmalık biberlerin içine hazırladığım harcı dağıttım. Oğlum eriyen peyniri sevmediği için sert tulum peynirinden dilimler keserek üzerlerine yerleştirdim.

250 derecede, orta rafta, peynirler hafif kızarana kadar yaklaşık 15 dakika fırınladım. Servis tabağına aldıktan sonra üzerlerine sızma zeytinyağı gezidirdim. 

Afiyet olsun...

28 Ekim 2015 Çarşamba

Yaza Patlıcanla Veda


Sebzelerin mevsimi dışında soframa gelmesi pek nadir olur. Mevsimlerinde kullanıp, araya özleme periyodları koymayı seviyorum. Yeni mevsimin sebzelerinin çıkmasını beklemek farklı bir heyecan katıyor mutfak hayatıma. Mevsimin ilk sebzesini pişirip sofraya getirdiğimde, babamdan edindiğim alışkanlıkla, "Bir dahaki mevsime, yine bu sofrada hep beraber huzurla olalım" diye dua ederek alınan ilk lokmanın tadı bambaşka benim için.

Mevsimlere "hoşgeldin"ler gibi, "güle güle"ler  de var elbette. Bazen kabakla, bazen fasulyeyle, bazen patlıcanla. Çünkü en uzun dayanan yaz sebzeleri bunlar. Bol yağmurlu güneşsiz bir güne denk geldi yaza veda sofram. Sadece yaz sebzelerine değil, yaza da veda ettik.

Veda soframın başkonuğu patlıcandı. Pazarda yaz tarlasının son ürününü satan bir köylüden aldım minik patlıcanları. 7-8 santim var yok. Hepsi şeker gibi, bir tek çekirdek yok içlerinde. Daha alırken karar verdim çığırtma yapmaya.

Çığırtma zor bir yemek değil ama pişirmesi için en azından  2-3 saati gözden çıkarmak gerek. Patlıcanlarımın minikliği pişme süresini birazcık azaltacak.

Minik patlıcanları alacalı soymaya kıyamadım, derisini olduğu gibi bıraktım. Spiral kesikler atmalıydım ama kopmalarından çekinip boyuna üç kesik attım. Biber olmazsa olmazımız. Onların da çekirdeklerini çıkardım. 


Kalın tabanlı yayvan bir tencerenin dibini kaplayacak ama 1-2 milimden fazla kalınlık oluşturmayacak kadar zeytinyağı döktüm. Önce patlıcanları, üstüne biberleri dizdim. Tencerenin kapağını kapadım. Ocağımın en küçük gözünün en kısık ateşine koydum. Yaklaşık 45 dakika hiç ellemeden pişmesini bekledim. Patlıcanları ters yüz edip çığıra çığıra pişmesi için yarım saat daha bekledim.


Bu arada birkaç domatesi rendeledim. 3-4 diş sarmısağı irice kıydım. Patlıcanların her iki yüzü de iyice kızarınca üzerine domates rendesi ve sarmısakları döktüm. Tuz serptim. Ocağı orta hararete getirdim. Domates suyunu çekince altını kapadım. Yemeğim ılık veya soğuk yenmek üzere servise hazır.

Afiyet olsun...

21 Ekim 2015 Çarşamba

Pirinç Unlu Akıtma


Bu tarifi yazarken ne kadar bencil olduğumu fark ettim. Tatlıyla pek aram olmadığı için evde çok az tatlı yapıyorum. Oysa evde benden başka herkes tatlıyı seviyor.

Aldığım pirinç unundan bir kez muhallebi yapıyorum, kalanı aylarca dolapta duruyor. Sonra sıkılıyorum ikide birde artmış malzemenin önüme çıkmasından ve pirinç ununu kullanabileceğim tuzlu tarifler arayışına başlıyorum. Buluyorum da.  Bu pirinç unlu akıtma gibi tarifler.
 
 Neler kullandım:

1 bardak pirinç unu
Yarım bardak irmik
2 bardak su
2 adet taze soğan, bir tutam yeşillik
Tuz, karabiber
Tava için az miktarda zeytinyağı

Nasıl yaptım:

Soğan ve yeşillikler yıkanıp ince kıyılır. Uygun boyutta bir kaba pirinç unu, irmik, karabiber ve tuz konur. Azar azar su ilave edilerek akıtma hamurundan daha akışkan bir hamur elde edilir.

Teflon tava ısıtılır, çok az yağ sürülür. Hamur bir kepçe yardımıyla dıştan ortaya gelerek ince kalınlıkta dökülür. Hamur krep hamuru gibi yayılmadığı için delikli bir görüntü oluşacak. İstenirse delikli bölümlere biraz daha hamur dökülebilir.

Hamurun dökülmesi tamamlandıktan sonra ateş orta veya biraz daha harlı hale getirilerek akıtmanın kızarması sağlanır. Ters yüz edilerek diğer yüzünün de pişmesi sağlanır.

Sıcak olarak servis yapılır.

İrmiğin akıtmanın içinde kıtır kıtır hissedilmesinden endişelenmiştim. Endişem boşunaymış, gayet iyi pişmişti hiç fark edilmiyordu. 

Yağ tavaya benim koyduğumdan fazla konsaydı daha kızarık daha hoş bir görüntüsü olurdu ama yağlı olmasını istemediğim için görüntü çok cazip olmadı.

İçine erimeyen peynir, süt gibi farklı malzemeler konabilir mi denemeden birşey demek zor.

İlk kez yaptığım bu tarife tepkiler ne oldu derseniz;
Ben beğendim, ev halkı beğenmedi. Bencillik etmeyip muhallebi pişirseydim pirinç unum seve seve yenecekti. İşte bu da böyle bir başarısız deneme olarak kayıtlara geçmiş oldu. 

17 Ekim 2015 Cumartesi

Tarhana Tartar Boğazımı Yırtar



Tarhana tartar,
Boğazımı yırtar.
Baklava kardeş,
Gel beni kurtar.

Bu tekerlemeyi duyduğumda afallamıştım. Tarhana benim boğazımı hiç yırtmamıştı, kadife gibiydi dokusu, boğazımı yumuşatır, içimi ısıtırdı.

Ayazdan ellerimizin yüzümüzün çatladığı dondurucu kış günlerinde bahçeden eve koştuğumuzda mis kokusuyla karşılardı bizi. Hatta bazı sabahlar yanında kuru biber kızartmasıyla birlikte kahvaltımız olurdu. Sarınıp bürünüp okulun soğuk yoluna düşmeden önce bu besleyici, sıcak çorba içten içe ısıtırdı bizi.

Hala çocukluğumdaki kadar çok severim tarhanayı. Annemim yaptığı gibi kilolarca olmasa da, biraz yapıp tadından, kokusundan, faydasından eksik kalmamalıyım değil mi?

Tarhana tarifi yöreden yöreye değişmekle kalmıyor, evden eve, elden ele değişiyor. Benim tarifim de benim damak tadıma göre.

Benim doyumluk değil tadımlık tarhanamın içinde neler olmalı:

1 kg domates
2 kg tatlı kırmızı biber
1 kg soğan
Yarım kg haşlanmış nohut
Yarım kg  kese yoğurdu
Yaklaşık 1 kg un
1 tepeleme çorba kaşığı tuz
Yarım demet nane
Yarım demet tarhana otu
Eğer bulunabilirse yarım demet tohuma kalkmış dereotu

Nasıl  yaptım:

Nohutları bir gece önceden ıslatıp ertesi gün düdüklüde haşladım.

Yıkanacak sebzeleri yıkayıp suyunu iyice süzdürdüm. Domatesleri kabuğunu soymadan dörde bölüp tencerenin dibine yerleştirdim. Biberlerin çekirdeklerini çıkarıp irice doğrayıp domateslerin üzerine, soğanları soyup dörde bölüp biberlerin üzerine koydum. Haşlanmış nohutları da sıraladıktan sonra en üste kuru otları yerleştirdim. Kaynayana kadar harlı, daha sonra kısık ateşte iyice suyunu çekene kadar en az 1,5 saat kaynattım. Suyunu tamamen çeksin ki fazla un istemesin.

Tarhana malzemelerim soğuduktan sonra kuru otları çıkardım. Malzemenin iki katını alabilecek büyüklükte plastik bir kaba aktardım.

Tuz ve kese yoğurdunu pişmiş malzemelerin üzerine ekleyerek iyice karıştırdım. Ele yapışan cıvık halini koruyacak şekilde azar azar un ilave ederek yoğurdum. Üzerini örterek mayalanmaya bıraktım.

Tarhana mayalanması 9 gün sürer denir. İlk 3 gün acılaşır, ikinci 3 gün ekşir, üçüncü 3 gün tatlılaşırmış. Biz ekşi tarhana sevdiğimiz için 5 gün mayalanma yetiyor. Bu zaman zarfında her gün tahta kaşıkla karıştırarak kabarmayı söndürdüm.

Fazla miktarda yapmadığım için kurutması da zor olmadı. Çamaşırlığın üzerine büyükçe bir koli kartonunu açıp yaydım. Böylece hem suyu emilecek hem de alttan hava alıp daha kolay kuruyacak. Kolinin üzerine temiz bir pamuklu sofra bezi örttüm. Elekle her tarafına ince bir tabaka un eledim. Tarhanamdan kaşık kaşık alarak üzerine dağıttım. Rengi solmasın istediğimden güneşte değil, gölgede, hava akımı iyi bir alanda kurumaya bıraktım. Kurudukça alt üst ederek ve parçaları küçülterek 3 gün içinde kurutmayı tamamladım.

Eski usul, elde ova ova ufaladım parçaları. Elekten geçirerek bir tepsiye yaydım. Aynı şekilde gölgede ama hava akımı güzel olan bir yerde  tamamen kuruttum ve dolabıma yerleştirdim.

Elekten geçmeyen parçalarla hemen taze tarhana çorbası pişirdim.
Önce suda ıslattım, unlu kısım eridikten sonra elekten geçirerek domates ve biber kabuklarını ayırdım. 

Tenceremi ocağa koydum. Kıvam alana kadar karıştıra karıştıra pişirdim. Koyulaşmaya başlayınca sıcak su ekleyerek kıvamını ayarladım. Biraz zeytinyağı ekleyerek 5 dakika daha kaynattım. 

Yazın kuruttuğum biberleri de az yağda çıtır çıtır kızarttım. Önce yağı kızartma sıcaklığına kadar ısıttım ve ocağı kapadım. Biberleri içine atıp hemen kevgirle çevirdim. yaklaşık 10-15 saniye içinde rengi kırmızıdan sarı-kahverengiye dönmeye başlar başlamaz yağdan çıkardım. Çorbamı çıtır biber ve kızarmış ekmek eşliğinde servis yaptım.

Afiyet olsun...


14 Ekim 2015 Çarşamba

Kuru Yemiş Küpleri


Kuru yemişlerden bir ezme çeşidi daha hazırladım. Tek lokmalık lezzet küpleri... 

Özel malzeme aramadım, evdeki dut, kayısı, fındık ve cevizi kullandım. İncir, üzüm, hurma, badem, fıstık gibi daha nice kuruyemişler de bu tarife uyar. Baharatlar da çeşitlendirilebilir, mesela tarçın ve karanfil...

Neler kullandım:

2 su bardağı kuru dut
Yarım su bardağı kayısı kurusu
Yarım su bardağı gün kurusu kayısı
Yarım su bardağı ceviz-fındık karışımı
Yarım çay kaşığı kakule tozu
Çok az rendelenmiş muskat
Yarım çorba kaşığı sadeyağ


Nasıl yaptım:

Dut ve kayısıları yıkadım, kuruladım. Ceviz ve fındığı tavada hafifçe kavurdum, bıçakla iri parçalar halinde kıydım. Kayısıları 3-4 parçaya böldüm. Dutlarla birlikte birbirine yapışacak kıvama gelene kadar robottan geçirdim.

Sadeyağı tavada eritip dut kayısı ezmesini ekledim ve 1-2 dakika orta hararetteki ocakta çevirdim. Baharatları, ceviz ve fındığı ekleyip karıştırdıktan sonra ocağı kapadım.

Karışım ılıdıktan sonra streç film üzerine aldım. Üzerini de streçledikten sonra elimle düzgün bir dikdörtgen kalıp haline getirdim. Bir gece buzdolabında beklettikten sonra sıvı yağla yağladığım bıçakla küpler halinde kestim. 

Bir ksımını hindistan cevizine bulayarak bir kısmını da sade olarak servis tabağına aldım.

Afiyet olsun...

11 Ekim 2015 Pazar

Yaz Kitaplarım


Kitap kurdu Sevgili Mine, bu aralar neler okuduğumu sorunca çok uzun zamandır kitaplarımı paylaşmadığımı fark ettim. İşin doğrusu uzun bir süre mutfak deneylerimi de yazmamıştım. Blogda olmadığım süre boyunca neler okudum neler pişirdim geçip gitti ama hiç olmazsa bu yaz okuduklarımı paylaşayım.

Dünün Dünyası - S.Zweig: Bu kitabı üniversitenin son senesinde alıp okumuşum. İyi ki üzerine not düşmüşüm, böyle bir kitap okumadığımı kesinlikle idda edebilirdim. Unutmuşum tamamen, belki de hiç anlamadan okumuşum ki yer etmemiş aklımda. Oysa bu okuyuşumda kitaptan ve yazardan çok etkilendim. Birinci ve İkinci Dünya Savaşının arasındaki farkları bu kitapla öğrendim. "İkisi de savaş işte" deyip geçemeyeceğim artık. Zweig'in özyaşam öyküsünü okurken yaşadığı çağın insanlarını tanıdım. Başlayacak savaşa romantik bakan Avrupalının savaşla yüzyüze gelince değişimini, ikinci savaş öncesi gerçekçiliğin umutları da silip süpürüşüyle çöken Avrupalıyı gördüm.

Satranç - S.Zweig: Zweig'in anlatımından çok etkilenince, kitap biter bitmez yine Zweig okumak istedim ve Satranç'ı aldım. Zweig 2.Savaşın sonunu göremeden bu dünyadan ayrılmayı seçtiği için, savaşın ruhsal yıkımı yansımış bu kitaba. Bu uzun öyküyü de severek okudum.

Kabil - J.Saramago: Saramago müthiş bir yazar. Klasik olay örgülerine, zaman mekan kavramına yer yok kitaplarında. Saramago gerçekliği diyorum, onu Saramago gerçekliği içinde okumak gerekiyor.  Kabil, elbette Habil'in Kabil'i. Ama hangi zaman, hangi mekan? Zaman ve mekan değil ama ironileri şaşırtıyor.

Kağıt Ev - C.M.Dominguez: Kitap tutkunları okusun diye bir öneri görünce merak edip aldım bu kitabı. Tutkunluğun tutsaklığı desem doğru tanım olur mu emin değilim. Okurken çok etkilenmedim ama sonu sarstı beni.

Tanios Kayalıkları - A.Maalouf: Yıllardır kütüphanede duran sanırım eşimin aldığı kitaplardan biriydi. A.Maalouf'un kitaplarındaki tarihi arkaplanı sevmeme rağmen anlatım tarzına takıldığım için okumak gelmemişti içimden. Kitapsız kaldığım bir gün alıp okudum. Kıbrıs günlerini sevdim. Neden bilmiyorum ama sadece orada kişileri ve yerleri hayalimde canlandırdım. Merdivenlerdeki kızdı sanırım beni tetikleyen.

Konstantinyye Oteli - Z.Livaneli: Acınılası, üzülünesi, kahrolunası olayları neşeli ortamın canlı atmosferinde anlatmış yazar. Her olayın, her kişinin gerçek hayatta karşılığı var ama sanki biz onlardan muafmışız gibi okutturuyor kendini. İstanbul tarihi ile ilgli ilk kez bu kitaptan öğrendiklerim daha çok canımı acıttı. Günümüzde olanları kanıksadığımız için mi dersniz?

Yakındaki Uzak - R.Solnit: Bir alzheimer hastası anne ve kızını anlattığı için ilgimi çekti bu kitap. Sandığım gibi alzheimer hastası ve yakınlarının yaşadığı zorluklar üzerine değildi kitap. Hayatı boyunca annesinin gölgesinde kaldığını düşünen kızın kendi kendisiyle bir hesaplaşmasıydı anlatılan. Edebiyat yönünden tatmin etmedi ama birinin iç dünyasında dolaşmak yine de güzeldi.

Aylak Adam - Y.Atılgan: Oğuz Atay'ı okuduktan sonra Türk postmodern romancılığına merak sardım. Hangileri modern hangileri postmodern edebiyatçılar hala ortak bir karara varmamış olsalar da Aylak Adam da postmodern izleri barındıran eserler arasında olunca geç kalınmış olarak okuma listeme girdi. Sonunda bu yaz okuyabildim. Aylak adamın düşündükleri ve yaşamı yordu beni. Yordu derken okumaktan yorulmak değil, onun hayatından yorulmak. Yazarın tarzı etkilyici. Bu kitabı okuduktan sonra hareketli bir polisiye macera kitabı okumak geldi içimden ama elimdeki kitapları bitirmeliyim diye yine depressif bir kitaba devam ediyorum. Büyülü Dağ'ı bitirince ayrıca yazarım. Sevgili Mine, işte benim yaz kitaplarım bunlardı.


9 Ekim 2015 Cuma

Pancarlı Kraker


Barındırdığı toprağımsı lezzet nedeniyle hassas damaklar için tercih edilmeyen bir sebze Pancar. Çeşit çeşit kullanım alanı olmasına rağmen genellikle turşusu veya yoğurtlu ezmesi dışında pek nadir yer buluyor sofralarda.

Ben pancarı her haliyle seviyorum ve mutfağımı bu sebzeden mahrum bırakmamaya çalışıyorum. Kırmızı pancar bu kez kraker olarak karşınızda.

Neler Kullandım:

1 küçük boy pancar yumrusu
1 su bardağı un
Yarım su bardağı yulaf ezmesi
3 çorba kaşığı iç ayçiçeği çekirdeği
1 çorba kaşığı tereyağ
1 çorba kaşığı sıvı yağ
1 çay kaşığı kekik
1 çay kaşığı acı pul biber
Tuz
Yaklaşık yarım bardak su


Nasıl Yaptım:

Pancarı çiğ olarak rendeledim. Un, yulaf ezmesi, tereyağ, tuz, biber ve kekikle birlikte rondoda çevirdim. Azar azar su ekleyerek hamur topağı haline gelene kadar çevirmeye devam ettim.

Rondodan aldıktan sonra içine 2 çorba kaşığı çekirdek ekleyerek elimle yoğurdum ve streç filme sararak bir gece dolapta beklettim.

Ertesi gün  fırın tepsisi boyutunda kesilmiş iki parça fırın kağıdı üzerine fırça ile sıvı yağ sürdüm. Birinin üzerine dolaptan çıkardığım pancarlı hamuru yaydım. Üstüne yağlı tarafı alta gelecek şekilde diğer yağlı kağıdı örttüm ve üzerinden merdane ile geçerek fırın tepsisi boyutunda yayarak incelttim.

Üstteki kağıdı kaldırdım. Alttaki kağıtla birlikte hamuru fırın tepsisine yerleştirdim. Üzerine 1 çorba kaşığı ayçiçek çekirdeği serptim ve spatula ile hafifçe bastırdım. Hamuru tırtıklı kesecekle kareler halinde kestim.

Önceden ısıtılmış 160 derece fırında 15 dakika pişirdim. Fırından çıkarıp soğumaya bıraktım. Soğuduktan sonra tırtıklı yerlerinden kırarak Aydın çökelekli-domatesli sos eşliğinde servis yaptım.

Afiyet olsun....



7 Ekim 2015 Çarşamba

Patlıcan Kavurma


Rahmetlı babam patlıcanın kızartılmasını gerektiren karnıyarık ve musakka gibi yemeklerini tercih ederdi. Yüksek tansiyon teşhisi alıp kızartmalardan uzak durması istenince, rahmetli annem biraz kızartma lezzeti içeren ama kızartma kadar zararlı olmayan patlıcan kavurmalarına yer vermeye başladı mutfağımızda.

Ara sıra ben de yapıyordum patlıcan kavurmasını ama patlıcanları fırında pişirmeye başladığımdan beri unutmuştum bu yemeği. Sağolsun kayınvalidem yeniden hatırlattı bana bu güzel lezzeti.

Sebze, meyve yetiştirmekten pek anladığımız yok. Yine de 2-3 metrekarelik minik bir tarla yapmaktan da vazgeçmiyoruz. Bugün kopardığımız minik tarlamızın ürünü kocaman bir topan patlıcanı kavurma yapmakta kullandım. Biber hasadımızdan da tadımlık ekledim. Gerisi için pazardaki üreticiler varolsun.

Neler Kullandım:

1 büyük topan patlıcan
2 avuç yeşil biber
1 büyük kırmız biber
2 iri domates
2 diş samısak
Yarım çay bardağı zeytinyağı
Tuz, kırmızı pul biber


Nasıl Yaptım:

Patlıcanı ve domatesi küp küp kestim. Biberleri de benzer büyüklükte doğradım. Sarmısağı ince ince kıydım.
Patlıcanları tencereye aldım. Yağ ekleyerek orta hararetli ocakta kapağı kapalı olarak ve ara ara karıştırak 5 dakika kadar çevirdim. Biberleri ekledim aynı şekilde devam ettim. Patlıcanlar hafif kızarınca sarmısak, tuz ve pul biberi üzerine ekledim ve karıştırdım. Üzerine domatesleri döküp kapağını kapadım ve 10 dakika kısık ateşte pişirdim. Domatesleri patlıcanlarla karıştırıp bir süre daha pişirdim. 

Yemeğimiz ılık veya soğuk olarak servis dilebilir. Afiyet olsun...

5 Ekim 2015 Pazartesi

Yumurtasız Ekmek Balığı


Ekmeğin dışı çıtır içi yumuşacık ekmek balığı haline oldum olası bayılırım. Ama o yumurtanın yağda kızarması, sabahları yağda yumurta kokusu ve yedikten sonra mideme verdiği ağırlık yok mu? İşte bunlar yüzünden ekmek balığı, yapmaktan hep kaçtığım kahvaltı lezzetlerindendir.

Nette dolaşırken rastladığım birkaç Hint tarifi yumurtasız ekmek balığı seçenekleri sundu bana. Tarifleri kendime göre uyarlayıp yumurtasız ekmek balığını yaptım. Çok da sevdim. Benim gibi ekmek balığını özleyen ama sabahları yağda kızarmış yumurtalı lezzetleri yiyemeyenlerdenseniz bu tarif size de hitap edebilir.

Neler Kullandım:

4 dilim ekmek
3 tepeleme çorba kaşığı haşlanıp robottan geçirilerek un halne getirilmiş nohut
1 tepeleme çorba kaşığı pirinç unu
1 silme çay kaşığı toz kırmızı biber
1 silme çay kaşığı zerdeçal
Tuz
Yaklaşık 1 su badağı su veya süt
1 tutam maydanoz ve dereotu
3-4 adet taze soğan
Tavayı yağlamak için sıvı yağ


 Nasıl yaptım:

Yeşillikleri ve taze soğanları ince ince kıydım.
Kuru malzemeleri karıştırıp azar azar su ilave edip ekmekleri batırılabileceği kıvama getirdim. İçine soğan ve maydanozları ekleyerek karıştırdım.

Teflon tavayı ısıttım, az miktarda sıvı yağ döküp fırça ile yaydım.

Ekmeği sıvı karışıma batırdım, üst kısmına kaşık yardımıyla soğanlı yeşillikli kısmından koyarak yaydım. Soğanlı kısım alta gelecek şekilde tavaya koydum. Alt kısım pişerken soğanlı yeşillikli harçtan bir kaşık da üstüne koyarak yaydım. Altı kızarınca alt üst yapıp diğer yüzünü de kızarttım.

Sıcak sıcak servis yaptım. Afyet olsun...



Related Posts with Thumbnails