Çocuklukta sevilmeyip de, büyüyünce sevilen yiyeceklerden biridir benim için ayva.
Ayva ağaçlarının dalları kırılıverecek gibi ayva yüküyle doluydu bu sonbahar. Çok yıllar önce okuduğum bir kitaptaki cümleler geldi aklıma bu görüntü karşısında;
"Ayva çok, kış sert olacak" diyordu kitabın kahramanı. Gelecekten bu şekilde haberler verdiği için annesi "cadı" yaftasıyla yakılmıştı. Annesinin öngörülerini sürdüren cadının oğluna da korkuyla bakıyordu köy halkı. Haklı da çıkıyordu hep, o diyorsa kış sert oluyordu.
Cadının oğlu haklı çıktı, bu kış çok sert geçti. 50 küsür yıldır görünmeyen soğukları yaşadık. Bir iyi yanı vardı bu soğuğun, bol bol güzel ayva yedik.
Çocukluk evimizin bahçesinde dört ayva ağacımız vardı. Ayvalar organik değil tam anlamıyla doğaldı. O kadar doğaldı ki, kurtçuklar ayvanın dörtte üçünü kendilerine ayırıp ancak dörtte birini bırakıyorlardı bize. Ayvaları meyve olarak yemek imkansızdı, rahmetli annecim ayvanın kurtsuz kısımlarını minik minik dilimler halinde ayırır, iyice yıkadıktan sonra hoşaf yapardı.
Ayvadan çok ayva çiçeğini severdim. Nasıl olsa güzel bir ayvaya dönüşmüyordu çiçekler. Oyun arasında ayva çiçeklerinin taç yapraklarını toplayıp yemek çocukluk eğlencemin atıştırmalıkları olurdu.
Meyve olarak yemek için pazardan ayva da alınırdı. Ama yemesi ne zor, ne işkence... "Ayvayı yemek" deyiminin hakkını verircesine boğaz alır, yutması imkansız olurdu. Bu ayvaları yemek için tek yolumuz vardı.
Bir ayva, bir keskin kenarlı taş, biraz da tuz...
Ayvanın kabuğunu kaldırır, taşa vura vura çürütür, üzerine biraz tuz serperek yerdik. Sonra biraz daha soyar, yine taşla vurarak çürütür, tuz serper bir ısırk daha alırdık. Ayva bitene kadar böyle devam ederdik.
Şimdi güzel ayvalar bulabiliyoruz, elma gibi soyup rahatça yiyebiliyoruz. Biraz da büyüdüğümüz için eskisi gibi boğazımıza takılmıyor galiba. Yine de arada bir eskiyi anmak için taşla ezip tuzlayıp yemenin keyfinden vaz geçilmez:)
Afiyet olsun...