30 Mayıs 2014 Cuma

Ballı Yulaflı Çörek


Yabancı yemek sitelerinde bal ve yulafın kullanıldığı tarifler ilgimi çekiyor ama gerekli malzemeleri temin edemeyeceğim için vazgeçiyordum. En sonunda elimin altındaki malzemelerle kendi tarifimi kendim yapmaya karar verdim. Biraz fazla tatlı olması dışında benim ağız tadıma uygun oldu. Tabağıma kurulmuş kediciklerle paylaşarak afiyetle yedim çöreklerimi. 



Neler kullandım:
1,5 su bardağı yulaf ezmesi
Yarım su bardağı yulaf kepeği
Yarım su bardağı süt içine, üzeri için 2 çorba kaşığı süt
5 çorba kaşığı bal
3 çorba kaşığı toz şeker
100 gram tereyağ
1 avuç kuru üzüm (kuru üzümü veya şekeri azaltmak gerek çok tatlı oldu)
7-8 adet kuru kayısı, küçük küçük doğranmış
1 avuç fındık, ikiye bölünmüş
1 avuç ceviz, her bir yarısı dörde bölünmüş


Nasıl yaptım:
Yulaf ezmesi ve kepeğini soğuk süt ile bir kapta karıştırdım ve ıslanıp kabarmaya bıraktım.
Tencereye bal, şeker ve yağı koydum. Kısık ateşte karıştıra karıştıra yağ ve şekeri erittim. Kuru meyveleri, çerezleri ve yulafı ekledim. Karıştırıp altını kapadım.

Yayıldığında en az 1-1,5 santim kalınlık olacak büyüklükte bir tepsiye yağlı kağıt serip karışımı yaydım. 2 çorba kaşığı süt gezdirdim, kaşığın arkası ile düzleştirdim.
Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 20 dakika pişirdim. Soğuduktan sonra dilimledim.

Afiyet olsun



28 Mayıs 2014 Çarşamba

Minimalist Kısır


Farkındayım garip bir başlık oldu "minimalist kısır". Aslında "basit kısır" yazmıştım ama Hegel'in "Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır." dediği minimalizm geldi aklıma. Basitlik ve yavanlık içermeden sade ve yalın olmayı uygun gördüm kısırıma.

Karmaşık lezzetleri sevenler için yavan gelmesi kaçınılmaz, bunun da farkındayım ama çoğunlukla bu şekilde yapıyorum kısırı. Arada bir daha çok baharatlı halini de yapıyorum. Yazın domates suyu kullandığım da oluyor, salatalık, biber, bazen de sarmısak. Yeni öğrendiğim yumurtalı kısırı da denenmeye değer görüyorum ama blogumda damağımın vaz geçemediği sade ve yalın "minimalist" kısır tadı da bulunsun.

Neler kullandım
Malzemelerin miktarları standart değil, yaklaşık değerler. Biraz tadarak karar veriyorum aslında neyi ne kadar koyacağıma.
2 su bardağı köftelik bulgur
Sıcak su
2 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı tatlı biber salçası
1 çorba kaşığı acı biber salçası
1 silme çay kaşığı toz zencefil
2 limon suyu
1 çay bardağı zeytinyağı
Tuz
Birer avuç maydanoz, dereotu, taze nane
7-8 adet taze soğan 



Nasıl Yaptım
Kapağı iyi kapanan bir kaba bulgurları koydum. Suyu kaynatıp altını kapadım. Kaynaması durduktan sonra bulgurların üzerini geçti geçecek miktarda su ekledim. Yani üzerinde hiç su göllenmeyecek kadar. Bulgurlar daha yumuşak olsun istenirse üzerini 1-2 milim geçecek kadar su konabilir. Kapağını kapadım, 10 dakika dinlenmeye bıraktım. Kapağını açıp bir kaşıkla bulduru karıştırıp alt üst ettim yine kapağını kapadım. 8-10 dakika daha beklettim.

Bu arada yeşilliklerimi ve soğanı yıkayıp kıydım.

Bu süre içinde bulgur ellenebilecek sıcaklığa gelmiş oluyor. Salçaları, tuzu ve zencefili ekleyip, salçaları tamamen yedirene kadar avuç içimle sürtme-yoğurma yaptım. Limonu da ekleyip yedirene kadar sürterek yoğurmaya devam ettim. Yağı ve yeşillikleri ekleyip son bir karıştırma ile kısırı tamamladım.

Zencefilsiz kısır yapmıyorum çünkü bulgurun ve soğanın yol açacağı mide-barsak şikayetlerini azaltıyor. Biber salçasının acısı, yeşilliklerin aromaları da yeterli geliyor bana. Servis yaparken biraz nar ekşisi ile tatlandırma... Sonuç az malzemeli sade ve yalın bir kısır.

Afiyet olsun....

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Günah Şehri

 
 Günah Şehri
Hella S. Haasse

Biraz alay biraz küçümseme ile yaklaşırlar uzatılan mikrofona belgesel izliyorum diyen orta yaştaki halka. Bilmezler ki benim yaşımdakiler tv'de Kaptan Kusto belgeselleri izleyerek büyüdü. Mayamıza işledi belgeseller ve o tutkumuzu hala sürdürüyoruz. Hem eskisi gibi tek kanalda ne çıkarsa bahtımıza değil. Artık her beğeniye hitap edecek belgesellerle dolu kanallar. Örneğin ben hayvanların birbirini avlamalarını veya çiftleşmelerini gösteren belgeselleri sevmiyorum ama bir çengelli iğnenin yapılışını veya devasa bir maden ocağını gösteren veya uzayı anlatan belgeselleri severek izliyorum.

Televizyonumuzun siyah beyaz  dünyasında bir belgesel vardı. Adını hatırlamıyorum. Elinden kara kaplı kalın kitabıyla bizi rönesans İtalya'sına götüren bir anlatıcısı vardı. Da Vinci resimlerindeki gibi yarı gölgeler yansırdı ekrana. Mum ışığının loşluğunda rönesansın aydınlığını anlatırdı.

Heyecanla izler, merakla beklerdim bir sonraki bölümünü. Şapeldeki iskeleye uzanır anlamını bilmediğim güzelliklere bakardım Mikelanjelo ile. Koca mermer bloğunda gizlenmiş adamın  doğuşunu izlerdim hayran hayran. Da Vinci ile kırlarda koşar, hayali kanatlarımı çırpardım. Kurusun diye yaktığı ateşin sıcaklığından eriyip giden güzelim resimler için üzüntüm bile dün gibi hatıralarımda.

Çocuk dünyamda içime işleyen belgeseldeki İtalya, erişkin dünyamda Ortaçağ ve Rönesans günlerinde geçen romanlara merakı getirdi. Bu kitapları okurken hep o belgeseldeki gibi loş mekanlarda, sanat eserlerinin etrafında dolaşıyormuş gibi oluyorum.

1500'lü yılların İtalyasında geçen bir kitap Günah Şehri. Kitabı okumak için tek nedenim geçtiği yıllardı. Değdi de okuduğuma, Rönesans İtalya'sında yaşadım yeniden. 

Orjinal dilinde adı Günah Şehri anlamına mı geliyor bilmiyorum ama Türkçe'ye bu adla çevrilmiş, kitaba da yakışmış. 

Kitapta adı geçen önemli karakterlerin hatta kahramanın da gerçek kişiler olması okumayı daha da zevkli hale getirdi. Alışık olduğumuz şekilde tarihi şahsiyetlerin bir kurgusu da değildi karakterler. Bilindikleri, var oldukları halleriyle kitaptaydılar. Sadece kahraman için kurgu yapılmıştı ama zaten o gerçek bir kişi olsa da hakkında birşey bilinmediği için gerçeğe uygunsuzluk yargısıyla kitabın zevkini öldürmesi olası değildi.

İçinde büyüdüğü soylu ailenin bir ferdiydi Giovannini Borgia, hatta bir süreliğine de olsa küçük bir şehrin sahibi olmuştu. Ama bir eksiği vardı, kim olduğunu bilmiyordu. Ne annesi vardı ne de babası. Yaşamı boyunca ordan oraya sürüklenirken, kimliği kurcalıyordu aklını. Yanlış anlaşılmasın, dedektiflik romanı değil, ruhun sürüklenişini anlatan bir kitap.

Yazar sadece kahramanın hikayesini anlatmakla kalmamış. Dönemin sosyolojik yapısını, siyasal çekişmelerini yoğun biçimde katmış bu hikayeye. Araya da Makyevel'den Mikelanjelo'ya dönemin öne çıkmış adlarının başrole geçtiği bölümler eklemiş. Her biri ana konuyla ilintili düşüncelere yer veriyor. Ama itiraf etmeliyim çok zorladı, bağlantıyı kaybettiğim anda ne okuyordum ben şaşkınlığına düşürdü beni. Aslında bu bölümler tek başına bağımsız olarak da okunmaya da değer. Neden kitabın adının Günah Şehri olduğu da Borgio'nun kökenine indirgenecek kadar  basit değil, asıl bu bölümlerde gizli.

İyi okumalar...

23 Mayıs 2014 Cuma

Enginarlı İç Bakla Salatası



Enginarın baklayla uyumu özeldir. Bu özel tatlar sadece yemek olarak değil salatada da değerlendirilmeli.

Malzemeler
5 adet ayıklanmış yıkanmış enginar çanağı
250 gram iç bakla
3 çorba kaşığı zeytinyağı
1,5 limonun suyu
3-4 adet taze soğan
1 avuç dereotu
2 diş sarmısak
Tuz

Enginar çanakları yarım çay kaşığı tuz ve yarım limon suyu içeren suda yumuşayıncaya kadar haşlanır.
Dış kabukları çıkarılmış baklalar ayrı bir tencerede 10 dakika kadar haşlanır. Suyu dökülür, ılıyınca iç kabukları ayıklanır.

Taze soğan ve dereotu kıyılır, sarmısaklar dövülür. Bir kap içerisinde tuz, limon suyu, sarmısak ve zeytinyağı iyice çırpılır, servis kabına alınmış sıcak haldeki enginar çanaklarına birer tatlı kaşığı gezdirilir. Kalan sosun içine baklalar, dereotu ve soğanlar eklenir ve nazikçe karıştırılır. 10-15 dakika boyunca ekşiyi içlerine almaları için bekletilir.

Servis tabağındaki enginar çanaklarının içine aldığı kadar bakla karışımı konarak servis yapılır.

Afiyet olsun...

22 Mayıs 2014 Perşembe

Çilekli Bi Şey




TV'de bir yemek programında gördüm. Melih Şef çilekleri biraz şekerle karıştırıp fırınladı. Sonra da üzerine bir hamur karışımından rastgele parçalar koyup tekrar fırınladı. Yemek programı izlerken tarif almıyorum çünkü fikir almak amacıyla izliyorum programları.

Evde çilekler beklemeye başlayınca Melih Şef geldi aklıma. Kanalın web sayfasında tarifi bulamayınca netteki diğer sitelere baktım. Evimdeki malzemeleri içeren Clearly Delicious 'un strawbery scones tarifindeki ölçüleri temel alıp, TV'deki görüntüyü elde etmeye çalıştım. Ölçüleri temel aldım, birebir uygulamadım. Şekeri yoğun olmadığı için hafif ve lezzetli bir tat bıraktı damaklarda. Arzu edenler orjinal tarifi yukarıdaki linkden alabilirler, hatta o tarifteki tarz, diri görünümlü çilekleriyle çok daha göze hitap ediyor.

Malzemeler

2-3 avuç çilek, yıkanmış, 2-4 parçaya bölünmüş
4 yemek kaşığı şeker
2 su bardağı un
Yarım su bardağı + 3 yemek kaşığı süt
100 gram buzlukta dondurulmuş tereyağ
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığının ucuyla karbonat
Pudra şekeri, üzeri için 


Yapılışı

Çilekleri 2 çorba kaşığı toz şekerle karıştırıp 180 derece ısıtılmış fırında yumuşayana kadar tuttum.
2 su bardağı unu, 2 çorba kaşığı şekeri  ve kabartma tozlarını karıştırdım. 
Tereyağını eritmeden küp küp kestim ve unun üzerine ekledim. Yağlar küçük topaklar halinde kalacak şekilde mikserle çırptım. Yarım su bardağı + 3 yemek kaşığı sütü de ekleyip biraz daha çırptım.

Fırından çıkardığım çileklerin üzerine bir kaşık ile rastgele düzensiz aralıklar ve miktarlarda hamur koydum. 
170 derecede önceden ısınmış fırında 20 dakika pişirdim. Fırından çıkarınca üzerine pudra şekeri serptim.
Soğuduktan sonra kaşıkla rastgele parçalar kopararak servis yaptım.

Afiyet olsun

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Asma Yaprağında Enginar


Bu tarifin aslını Enginar Sarma adıylaTümay'ın Mutfağında gördüm.

Enginarı dolma olarak seviyoruz ama enginar mevsiminin sonuna geldik. Taç yaprakları sertleşen enginarlardan dolma yapmak artık mümkün değil. Bu tarifteki yöntemi kullanarak enginar dolması nevsimini uzatmak mümkün oldu.

Enginarı asma yaprağına sarma fikrini Tümay'ın mutfağı'ndan aldım ama bizim evde İstanbul usulü üzümlü-fıstıklı dolma değil de İzmir usulü yalancı dolma içi sevildiğinden benim tarifim farklı oldu. Zeytinyağlı dolma üzümsüz-fıstıksız olmaz diyenler için Tümay'ın Mutfağında güzel bir tarif sizi bekliyor.

 Malzemeler

7 adet orta boy temizlenmiş yıkanmış enginar çanağı
30-35 adet taze asma yaparağı
7 tatlı kaşığı pirinç
2 büyük boy kuru soğan
7-8 adet taze soğan 
Yarım çay bardağı limon suyu
1 çay bardağı zeytinyağı , tercihen sızma
1 demet dereotu
Yarım demet maydanoz
Yarım demet nane
Karabiber, tuz,

Yapılışı
Taze asma yaprakları 8-10lu demetler halinde kaynayan suya atılır. Rengi değişince ters yüz edillir. Diğer tarafının rengi de değişince çıkarılır. Soğumaya bırakılır.
Kuru soğanlar çentilerek doğranır. Taze soğan ve yeşillikler kıyılır. Tüm dolma harcı malzemeleri karıştırılır.
Enginarlar muhafaza edildiği limonlu sudan çıkarılır, iyice yıkanır. Limonla ovulur.

Asma yapraklarının 4-5 tanesi aralarında açık alan kalmayacak ve bir daire oluşturacak şekilde düz bir yüzeye serilir. Ortasına enginar çanağı yerleştirilir ve içine 2-3 kaşık iç konur. Yapraklar üzerine kapatılarak enginarın tamamı sarılır.

Dibine kullanılan yeşilliklerin sapları yıkanıp konmuş tencereye pirinçli kısım alta gelecek şekilde yerleştirilir. İzmir usulü yalancı dolmada pirinç kavrulmadığı için bu şekilde yerleştirildiğinde pirincin pişmesi daha kolay olacak. Sarmaların üzerlerine fırça ile biraz zeytinyağı sürülür. 1 çay bardağı su eklenir. Orta ateşte kaynayıncaya kadar beklenir, sonra altı kısılarak 40-45 dakika pişirilir. Ara ara suyu kontrol edilir, gerekirse azar azar sıcak su ilave edilir.


Enginarları kıyılmış dereotuyla karıştırdığım yoğurtla servis yaptım. Enginarı yoğurtla sevmeyenler için ekşili soslar da kullanılabilir.

Afiyet olsun

20 Mayıs 2014 Salı

Yalenki (2)


Yaşanan kahredici acılar, dualar, keşkeler, acabalar derken bloguma uğrama isteğini anca yeni bulabildim. Ben kaldığım yerden devam ederken inşallah çalışan sağlığı ve güvenliği önlemleri olduğu yerde kalmaz, hakkıyla uygulamaya geçirilir.

Kabak dolması yapılınca, ardından mutlaka içlerini kullanacak birşeyler pişer bizim evde. Girit kabağının içlerini bir kez daha yalenki yapmada kullandım.

Eski tarifimden ufak tefek farklılıklar var. Standart tarifim yokmuş demek ki. O an nasıl içimden geliyorsa öyle yapılan yemeklerdenmiş yalenki. 

Kabaklarım minik olduğu için oyup çıkardığım az miktarda kabak içlerine 2 havuç ekledim.

Kabak içlerimi minik minik doğradım. Havuçları ve bir orta boy soğanı rendeledim. Maydanoz, dereotu ve naneyi kıydım. Biraz kekik, biraz reyhan ve karabiber ekledim. 1 yumurta, 1 çay kaşığı ucuyla karbonat, bir fiske tuz ve tepeleme 4 yemek kaşığı un ile karıştırdım. 

Un ölçüsü kabağın ve soğanın su salma miktarına göre değişiyor. Çok su salan cins ise, doğranmış-rendelenmiş sebzeleri elde sıkarak fazla suyunu uzaklaştırabilirsiniz.

Tuzu özellikle fazla koymuyorum çünkü yalenkiyi tatlı yemeyi seviyorum. Peynirle yemek istediğimizde ise  peynirin tuzu ikisine de yetiyor artıyor.

Orta kızgınlıktaki yağa birer çorba kaşığının alacağı büyüklükte bıraktım. Ortalarına bastırarak yayılmalarını sağladım ve önlü arkalı kızarana kadar pişirdim.

Kağıt peçete üzerine alarak yağını süzdürdüm. Balla tatlandırarak ılık ılık ikram ettim.

Afiyet olsun...

13 Mayıs 2014 Salı

Kıymalı Girit Kabağı Dolması



Tezgahlarda girit kabakları görülmeye başlayınca, yazı beklemeden aldım. Miniklerini seçerek dolmacıklar yaptım. Daha önce kuşbaşılı girit kabağını paylaşmıştım. O tarifimde büyük boy kabakları kullanmıştım ama dolma yaparken sebzelerin minik olanlarını tercih ediyorum. Baskın bir pilav görüntüsü olmasın, sebzesinin de hatırı sayılsın istiyorum.

Kuşbaşılı Girit Kabağımdan farkı sadece boyutu değil, kabakları oyma yönüm de farklı. Saplarını üzerinde düz durabileceği kadar bırakarak düzgünce kestim. Oyma işlemini kabağın dip tarafından yaptım. Dolma oyacağı ile biraz girip orta kısmını çıkardım. Bu delikten bir çay kaşığı ile girerek kabağın içini yanlarına doğru oydum.


İç malzemem bilindik

7 minik girit kabağı için
Kabak başına 1 silme tatlı kaşığı pirinç
Kabak başına 1 tatlı kaşığı kıyma
Kıyma yağsızsa kabak başına 1 tatlı kaşığı sıvı yağ. Kıyma orta yağlı ise toplam 1-2 tatlı kaşığı yağ yeterli.
Doğrandığında eklediğimiz pirinçlerin hacimde olacak miktarda soğan
2 tatlı kaşığı kadar salça
1 avuç maydanoz, nane, dereotu
Tuz, karabiber, kimyon, kekik, zencefil, reyhan


Yapılışı da bilindik

Kabakları yıkayıp soyduktan sonra yukarıda anlattığım şekilde oydum.
İç malzemelerimi hazırlayıp karıştırdım ve kabaklarımın içine doldurdum.
Tencereye sap kısmı alta gelecek şekilde yerleştirdim.
1 yemek kaşığı salça ve biraz acı kırmızı biberi 1 çay bardağı su ile karıştırdım, dolmaların üzerine gezdirdim. 
Kaynayana kadar orta ateşte, daha sonra kısık ateşte 40 dakika kadar pişirdim. 
Ara ara suyunu kontrol edip gerekirse azar azar sıcak su ilave edilebilir.

Bilindik bir tarifi, farklı oyma yöntemiyle paylaştım:)

Afiyet olsun

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Kekikli Pizza


Taze kekik mevsimini bekliyordum ama beklediğim kekikler bunlar değildi. Alışık olduğum iki kekik cinsinden de farklıydı. Uzun, büyük ve yumuşak yapraklı bu kekiğin kokusunun bildiklerimden hiç bir farkı yok. Öyleyse niye almıyordum?

Aldım, çoğunu salatada, azını da oğluma söz verdiğim haftasonu pizzasını yaparken kullandım. Pizza Margarita esintili, az malzemeli ama mis kokulu bir pizza çıktı ortaya.



Zeytinli Pizza tarifimdeki gibi hazırladım pizzanın temelini. Sosuna koyduğum meyve bir adet ekşi yeşil elmaydı. Elma'nın mayhoş lezzeti sosu daha da güzelleştirdi. 

Üst malzemem ise sadece rendelenmiş kaşar peyniri, küp kesilmiş beyaz peynir, iri doğranmış domates ve taze kekik yaprakları. Bu kez kaşar peynirini hamurun üstüne değil, pizzanın pişmesi tamamlanmak üzereyken malzemelerin üzerine serptim. Kekiklerin bir kısmını kaşar peyniri ile birlikte ekledim, peynir eriyip yayılırken kekiğin rayihası da yayıldı. Bir kısmını da yeşil görüntünün keyfine varmak için fırından çıkarınca koydum.

Afiyet olsun...
Related Posts with Thumbnails