31 Ocak 2014 Cuma

Siyah Pirinç Salatası


Evdeki siyah pirinçlerin yarısını pilav yapmıştım. Kalanı ile de salata yapmayı planlamıştım. Siyah pirincin ekşiyle buluşmasının daha lezzetli olacağını düşünmüştüm. Yanılmamışım, bizim ailenin damak tadına pilavdan çok salatası uydu. Tabağına konan pilavı bitirmeyi başaramayan oğlum, salatasından bol bol yedi.

Yine özel bir malzeme almadım. Evde ne varsa onlarla yapıldı salata.

1 bardak siyah pirinci önce sıcak su ile ıslattım, soğuyana kadar beklettim. 
Tencereye 2 bardak su ve tuz koydum, kaynayınca pirinçleri ekleyip kısık ateşte yumuşayana kadar pişirdim.
Yağ koymadan pişirdiğim için suyunu çekmesini beklemedim. Pirinç yumuşayınca kalan suyunu süzerek servis tabağına aldım.

Dilimlemeden bütün havuç turşusu yapmıştım. Turşu havuçlarımdan rendeledim.
Biberli zeytinlerden dildim.
Dereotu, maydonoz, taze soğan kıydım.
Bütün malzemeyi karıştırdım. Limon ve nar ekşisinden eşit oranda koyarak ekşimi hazırladım, sızma zeytinyağı ile buluşturup salatama gezdirdim.

Afiyet olsun...


29 Ocak 2014 Çarşamba

Un Helvası Küreleri

Oğlumun isteği üzerine Kemalpaşa tatlısı yapmıştık. Paketin üzerinde verilen şeker ve su miktarını her zaman azaltarak kullanmama rağmen tatlılar yenip bittikten sonra servis kabında bol miktarda şurup kalıyor. Bana kalan da bu şurupları başka bir tatlıda değerlendirmek.

Bu değerlendirmenin en kolay yolu da un helvası yapmak. Un helvası yaparken hiç ölçü kullanmıyorum. Tamamen el ayarı göz kararı.

Sevgili Zeliha iki farklı un helvası tarifi vermiş. Biri klasik diğeri kaymaklı. Elbet bir gün onları da denerim. Ama bu kez elimdeki şurup miktarına göre un miktarımı ayarladım. Çiçek yağı ile unumu kavurup ılıttığım şerbetle bütünleştirdim. 


Babamdan öğrendiğim şekilde kaşıkla şekil veririm genellikle. Bu kez az miktardaki un helvamı küreler halinde yuvarlayıp himdistan cevizi ve pasta granüllerine buladım. Bu haliyle oğlumun daha çok hoşuna gittiğini söylememe gerek bile yok.

Afiyet olsun...

28 Ocak 2014 Salı

Bulgurlu İğnelik Otu




İğnelik otunu bilmeyen var mı? Adı yöreye göre değişiyordur ama çocukluğunu bahçe içi evlerde yaşamış olanlar çatallarını görünce tanıyacaktır. 

Çamurdan pideler yapardım çocukken. İç olarak otları doğrardım. Ortasına bir de sarı radika çiçeği koyardım yumurta niyetine. Pideyi dilimler yanında iğnelik otunun çatalıyla ikram ederdim evcilik oyunundaki misafirime.

Çatal niyetine kullanmadıysanız da çoğunuz saat yapmışsınızdır iğnelik otundan. Otlar sararmaya başlayıp tohum atma zamanına gelince, çatallara sarılı tohumları yerinden sıyırıp sivri uçlarından giysimizin koluna batırırdık. Saatin zembereğini hatırlatır şekilde burulurdu tohumun fırlatma mekanizması. Son burgu oluşunca zaman tamamlanmış olurdu oyun kronometremizde. 

Sadece bir tohumun hareketlerini izleyerek geçirdiğimiz zamanı düşünüyorum da...


İğnelik topladım iki tabak yemeğe yetecek kadar. Daha Ocak ayındayız ama çiçeğe tohuma kaçmışlar bile. Tohumlu, çiçekli olanları değil de daha tazelerini kullandım yemek için.

Ayıkladım, yıkadım 2-3 santimlik parçalar halinde doğradım.
Orta boy bir soğanı ince ince kıydım.
2 çorba kaşığı zeytinyağı içinde soğanı öldürdüm. Suyunu süzmüş otları ekleyerek rengi değişene kadar kavurdum. 
1 yemek kaşığı salça ekledim, biraz sıcak su ile yumuşatıp.
1 su bardağı sıcak su ve tuz ilave ettim. Kaynamaya başlayınca 1 avuç da bulgur.
Kısık ateşte bulgurlar yumuşayana kadar pişirdim.

Afiyet olsun...

27 Ocak 2014 Pazartesi

Kestaneli Siyah Pirinç Pilavı



Dolap detoksuma devam ediyorum. Ne varsa bekleyen bitirmeye kararlıyım. Zorunlu gıda malzemeleri bittikçe alınıyor elbette ama farklı ya da ilginç veya keyf için hiç birşey almayacağım dolaplarım temizlenene kadar.

Bu kez sırada, eşimin ilginç bulduğu için aldığı siyah pirinçle, kuzenimin hediyesi haşlanmış soyulmuş kestane var. Daha önce hiç siyah pirinç kullanmadım. ilk kez denenecek evimizde. Yarısını pilav, kalan yarısını da salata olarak kullanmayı düşündüm.

Haşlanmış soyulmuş kestane ise büyük kolaylık. İster çerez niyetine yemelik, ister pastaları yemekleri tatlandırmalık.

Siyah pirincin içinden çıkan tarifin ilk sayfasında önceden sıcak suda bekletilmesi, kavurmadan pişirilmesi öneriliyordu. 2. sayfada ise kavurun diyordu. Pirincin su oranını ise 1'e 2 olarak vermişti.

Açıkçası kavurma konusunda tutarsız olan tarifin su ölçüsüne de güvenemedim. Sıcak suda bekletilmiş normal pirinç için uyguladığım 1'e 1,25 oranını uyguladım. Bizim Türk usulü pilavımız için daha az suyu bile kaldırabilirmiş.



Neler kullandım
1 su bardağı siyah pirinç
1 poşet hazır kestane(100 g)
1 su bardağı + çeyrek su bardağı su
Yarım çay bardağı zeytinyağı. (Bizde alışkanlık olarak gündelik yemeklerde zeytinyağı kullanılıyor. Misafir yemeklerine ise ille de tereyağı.)
Tuz

Nasıl yaptım
Kaynamış ve 1 dakika kadar dinlendirilmiş sıcak su ile pirinçleri ıslattım. 1 tatlı kaşığı tuz ekledim. Pirinçlere eklediğim su tamamen oda sıcaklığına gelene kadar bekledim. Suyu soğuyan pirinçleri süzüp bol su ile yıkadım ve suyunu tamamen süzmesi için süzgeçte bıraktım.

1 su bardağı + çeyrek su bardağı suyu tencereye koydum. Yağ ve tuzunu ekledim. Su kaynayınca önce pirinçleri sonra kestaneleri ekleyip kapağını kapattım. Kaynama başlayınca altını kıstım, 20 dakika kadar pişirdim. Ocağı kapadıktan sonra üzerine kağıt havlu koyup kapağını tekrar kapadım ve 10 dakika kadar da demlenmeye bıraktım.

Nasıl olmuş
Pilavın rengi çok hoş. İlginç de bir tadı var. 
Klasik tatların dışına çıkmayı sevmeyen oğlum kokusundan ve tadından hoşlanmadı. Ben ise bu pirinci salataya daha uygun gördüm. Tadının ekşi ile daha uyumlu olacağını düşünüyorum.

Afiyet olsun...

25 Ocak 2014 Cumartesi

3-2-1 Tatlı



Blogumu yemek blogları kategorisinden çıkarmam gerek. Zaten yemek pişirmeyle de aramı hala düzeltemedim. En iyisi arada bir de olsa gelip birşeyler paylaştığım mekan olarak devam etsin Sarkaç.

Yine yemekler ağırlıklı olur da, tarif vermekten çok yemek serüvenlerimi paylaşmak şeklinde devam eder. Bugüne kadar ki tariflerim de başvuru kaynağı değil, sadece yaptıklarımın paylaşımıydı. Bu paylaşımım da olacağı gibi.

3-2-1 boğaçasını bir arkadaşımda yemiş, hoşuma gitmişti. Aldığım tarifi evde de uyguladım, çok da güzel oldu. Aklıma "bu tarif tatlıya uyarlanamaz mı?" diye takıldı. Öğrenmenin tek yolu vardı; denemek.

3-2-1'in elimdeki tarifinden çok memnunum. Elmalı kurabiye benzeri şekersiz hamurla sadece içine tatlı koyarak kurabiye yapabileceğimi düşündüm. Evde kırmızı havuç ve elma da vardı. Bir avuç da ceviz olsa iyiydi şimdilik bunlarla idare edebilirdim.

Neydi gereken malzemeler?
1 su bardağından 2 parmak eksik sıvı yağ
2 su bardağı yoğurt
3 paket kabartma tozu
Un
Unun ölçüsü yok, çünkü yoğurttaki su miktarına göre un miktarı değişiyor. 1-2-3 kuralına uyması için ona da 4 bardaktan başlayalım. Sonra da yumuşak, birazıcık ele yapışan ama şekil de verilebilen kıvama gelene kadar un ekleyelim. Siz deyin 5 bardak ben diyeyim 6 bardak. Ölçüyü ayarlamak size kalmış.

Hamurumuzu yoğurup 1 saat kadar dinlenmeye bırakalım.
Buraya kadar peynirli 3-2-1'in bilinen tarifi.


Sonrası yine size kalmış. Ben evdeki 6 kırmızı havucu ve 2 elmayı kullandım. Küçük doğrayıp, 3/4 bardak şekerle saldığı suyu çekene kadar pişirdim. Ezerek püre haline getirdim. Soğuduktan sonra da hamurdan aldığım ceviz büyüklüğünde parçaları avcumda açıp içine tatlı harcımı koyarak yuvarlak boğaça şeklinde kapadım. Tatlının üzerine galeta unu olmayacağına göre, hindistan cevizinin iyi gideceğini düşündüm.

Hindistan cevizine buladığım kurabiyeleri yağlı kağıt üzerine koyup 150 dereceye ısıtlımış fırında fazla renklenmesine izin vermeden pişirdim.

Gelelim tadım kısmına...
Bu tarifi tatlı yapmayanların bir bildiği varmış. Ben de deneyerek öğrendim.

Hamurun içinde tuz yok ama 3 paket kabartma tozunun sodyumu hissediliyor ve tatlıyla pek uyumlu değil. Gerçi ertesi güne kalınca bu tat biraz kaybolmuştu. Yine de sodyum ağırlığını saklayabilir miyim düşüncesiyle pudra şekeri serptim üstüne. 


Bir kurabiye denedim ama açıkçası pek memnun kalmadım denememden. Daha geliştirilmeye ihtiyacı var.

3-2-1 peynirli boğaçası için de söyleyecek birkaç sözüm var. Tansiyon hastası olanlar ve böbreklerini korumak isteyenler azıcık yesinler bu boğaçadan. Hamurunda normal boğaçanın 3 kat fazlası sodyum, içinde de tuzlu peynir... 
Hiç sağlıklı bir kombinasyon değil.

Sağlıklı günlerde afiyetle




6 Ocak 2014 Pazartesi

Salata Soslarından Sos Beğendim



Salatalarda özel sos lezzeti arayan biri değilimdir. Zeytinyağı, limon ve tuzdan oluşan basit ama saf lezzet benim için yeterlidir. Yine de tesadüfen bir blogda okuduğum, sonra unuttuğum, sonra da hayal meyal hatırlayıp kendimce uyguladığım bir salata sosu var.

Sevgili Mine'nin hamarat komşusunun ballı salatasını görünce, yeşil salatalarda tercih ettiğim bu sosu hatırlayıp sizinle paylaşmak istedim. Tarif sahibinden özür diliyorum, tarifi hakkıyla değil bölük pörçük hatırlayıp uyguladığım için.


Sos için ölçüm yok. Biraz göz kararı, biraz ağız tadımın hayali.

Domates rendesini kullanıyorum rendelemek için, olabildiğince ince partiküller olsun, ağza gelmesin.
Limon kabuğu, 1 diş sarmısak ve zencefili rendeliyorum. 4 kişilik salata için limon kabuğu yarım, zencefil bir çay kaşığı kadar. Bunlara 1 tatlı kaşığı da bal ekleyip karıştırıyorum iyice. Kullanacağım ekşi miktarını da yarı yarıya limon ve sirke olarak ayarlıyorum. Tuzla birlikte bal karışımına ekleyip inceltiyorum. Sızma zeytinyağını da gezdirince gerçekten hoş bir salata sosu oluyor.

Afiyet olsun...


5 Ocak 2014 Pazar

Şipşak Pastamsı




Merhaba 2014, Merhaba Blog Dostlarım diyerek başlamalı söze;

Yılbaşı tatili fazladan bir gün kazandırdı, dinlenmek değil de evde uzayıp giden işlere el atmak için. Blog dostlarımda görüyorum dolap detoksu dedikleri ilginç bir etkinlik var. Ben de bu dolap detoksunu mutfağıma uyguladım. Belki aylardır pasta, kurabiye, çörek yapmamıştım. Uzun süre önce alınmış, biraz daha el atmasam son kullanma tarihi geçecek malzemeleri önüme döküp, sınıflandırdım. Hiç yeni bir malzeme almadan, evde ne varsa onunları kullanarak temizleyeceğim dolabımı.

Bir adet dolgu kreması ve bir adet hazır glazür bir an önce kullanılmalıydı. En az zaman ve emek harcayarak kullanmanın yolu, pasta olmayan ama pastaya benzeyen uydurma bir "şipşak pastamsı" hazırlamak olsa gerek.


Neler kullandım;
4 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu

1 paket hazır dolgu kreması ve önerdiği ölçüde süt
1 paket hazır glazür

Nasıl yaptım;
4 yumurtanın akını şekerle koyulaşana kadar çırptım.
Yumurta sarılarını ekledim, çok az çırparak karıştırdım.
Un ve kabartma tozunu karıştırıp yumurtaya kaşık kaşık ekleyerek spatula ile topaksız olana kadar karıştırdım. Elemek çok daha doğru yol elbette ama benim eleğim bu işe uygun olmadığı için kullanamadım.

Karışımı yağlı kağıt serilmiş büyük fırın tepsisine yaydım ve 175 dereceye ayarlı soğuk fırına koyup 15 dakika pişirdim.

Bu arada dolgu kremasını içine 2 yemek kaşığı kakao ekledikten sonra tarifine göre hazırladım. Glazürü önerilen sıcaklıktaki sıcak su içinde bekletmeye başladım.

Pandispanyam pişince, yağlı kağıdıyla birlikte ıslak mutfak bezi üzerine aldım. Islak bez yardımı ile bir kez rulo yapıp pandispanyayı alıştırıp yeniden açtım. Arasına dolgu kremasını koydum. Bu kez yağlı kağıdı altta bırakarak pandispanyayı katladım.

Üzerine erimiş glaüzürü döktüm ve çatalla ağaç kabuğu görüntüsü vermeye çalıştım. Dolgu kremasının kendisini çekmesi için 2 saat kadar buzdolabında beklettim. Daha sonra sıcak suda ısıttığım bıçak ile, glazürü kırmamaya dikkat ederek dilimlere ayırdım.


Baharı müjdelemek için 1 Ocak'ta açan bahar dalları eşliğinde, bir bardak limonata ile de yazı getirerek afiyetle yedik şipşak pastamızı.
Related Posts with Thumbnails