31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sebzeli Lavaş Rulosu



Sebzeli Lavaş Rulosu

Bu sabah bir yandan bugün ne pişireyim diye düşünürken bir yandan da bloglara bakıyordum. Yemek Vakti Aylin daha henüz çok güzel bir tarif yayımlamıştı: Beşamel Soslu Sebzeli Krep

Krep ya da bizdeki yerel adıyla akıtma çocuklarım tarafından da çok sevilir. Evdeki sebzelerle öğle yemeğine yapmaya karar verdim. Ispanak ve mantarım yoktu ama kabak kullanabilirdim. Aylin'in teklifi dereotu da gerçekten çok yakışacaktı, ama bir gün önce biber dolması yaparken hepsini tüketmiştim. Tükettiklerim sadece dereotu değilmiş meğerse. Krep yapmak için bile malzemeleri toparlayamadım. "Deneyecekseniz mutlaka ıspanaklı deneyin" önerisini de dikkate alarak bir de bahane buldum kendime. Beşamel Soslu Sebzeli Krep yapmayı başka bir güne erteledim.

Evde varolan malzemelerle, tarifin bir kısmı ama ilhamın tamamı Aylin'den olmak üzere sebzeli lavaş rulosu diye de bir ad uydurarak bu yemeği-böreği yaptım. Resmimden anlaşıldığı gibi görüntüsü Aylin'inki kadar harika olmadı ama lezzeti evde beğenildi.

Malzemeler

4 adet hazır lavaş

İçi için:

2 adet kabak
2 adet yeşil biber
1 adet havuç
1 adet soğan
2 yemek kaşığı çiçek yağı
100 ml krema
Tuz, karabiber

Beşamel Sos:

1 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı tereyağ
1 su bardağı süt
Tuz, kaşar peyniri

Yapılışı

Sebzeleri yıkanıp ayıklandıktan sonra rendelenir, biber halka halka doğranır. Önce soğan, ardından biber yağda çevrilir. Renkleri değişmeye başlayınca havuç ve kabak da eklenerek çevrilmeye devam edilir. Sebzeler yumuşadıktan sonra krema, tuz ve karabiber ilave edilir. Suyunu çekene kadar pişirilir.


Beşamel sos için önce un ve yağ kavrulur, süt ilave edilerek topaklaşmadan koyulaşana kadar çırpılarak pişirilir.

Lavaşların içine iç malzemesi konarak rulo yapılır. Üzerine beşamel sos dökülür, kaşar rendesi serpilerek üstü kızarana kadar fırında pişirilir.

Afiyetle

29 Temmuz 2010 Perşembe

Grafik Tablet

Yeni blog başlığımı kızım yaptı, babasının hediyesi grafik tableti kullanarak.  Özel kalemi ile üzerine çizilenleri bilgisayara aktaran etkileyici bir alet-oyuncak.

Eşim özellikle kızımın resim çalışmalarını devam ettirip yeteneğini geliştirmesini isterdi hep. Malum eğitim sistemimiz sayesinde kızım hobilerine vakit ayıramaz olmuştu. Umarım grafik tablet hayallerini gerçekleştirmelerine aracı olur.


Çocuklarımın ilk denemelerini de bloğa ekledim. Önce kızımın çalışmaları:




Oğlum da denemeler yaptı, harfleri eksik olsa da sevgisini dile getirerek.

23 Temmuz 2010 Cuma

Patlıcanlı Bulgur Pilavı


Patlıcanlı Bulgur Pilavı

Anne-baba evimde bulgur pilavı bir yaz yemeğiydi. Çünkü asla patlıcansız, domatessiz, bibersiz yapılmazdı.

Sofralarımızdan misafirimiz de hiç eksik olmazdı. Misafirlerimizden biri annemin bulgur pilavını çok beğenmiş ve tarifini sormuştu. İçinde patlıcan olduğunu duyunca çok şaşırmıştı. İşte ben de o zaman öğrenmiştim bulgurun patlıcansız da pişirildiğini.

Benim evimde  bulgur  yaz kış yapılıyor. Oğlum da çok seviyor. Yemekte "turuncu pilav" olduğunu söylediğimde gözleri parlıyor. Yaz geldiğinde anne mutfağıma dönüp mutlaka patlıcanlı pişiriyorum.

Malzemeler:

1 adet orta boy soğan
1 adet patlıcan
3 adet tatlı yeşil biber
3 adet orta boy domates
2 su bardağı bulgur 
4 yemek kaşığı zeytinyağ
Tuz, acı kırmızı biber


Yapılışı:

Sebzeler yıkandıktan sonra soğan ve biber yemeklik, patlıcan ve domates kabukları soyulduktan sonra küçük küpler halinde doğranır. Tencerede zeytinyağı içinde sırasıyla soğan ve biber çevrilir. Renkleri hafif değişmeye başlayınca patlıcanlar eklenir. Patlıcanlar kavruldukta sonra domates eklenir. Domatesler yumuşayıp suyu çekene kadar pişirilir. Tuz ve acı kırmızı biber ilave edilir.

2 su bardağı su eklendikten sonra tencerenin kapağı kapatılarak kaynaması beklenir. (Domatesin saldığı su miktarı ve bulgurun su çekme özelliğine göre değişmekle birlikte  genellikle 2 su bardağı bulgur için 2 su bardağı su yeterli oluyor.) Su kaynamaya başlayınca bulgurlar ilave edilir, hafifçe karıştırılır.  Tencere tıkırdamaya başlayınca altı kısılır. Bulgur suyunu çekip göz göz olunca (yaklaşık 15-20 dakika sonra) ocak kapatılır. Kapağı açılıp kağıt havlu veya temiz bir bez ile örtüldükten sonra tekrar kapatılır. En az 10 dakika dinlendirilip servis edilir.

Patlıcanlı bulgur pilavı sıcak yenebildiği gibi, soğuk olarak da tüketilebilir.
Afiyet olsun.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Bir Tuhaf Turta Davası



Bir Tuhaf  Turta Davası
Alan Bradley

Komik bir polisiye olduğunu düşünerek almıştım. 13-15 yaşa uygun bir kitap buldum.

İçinde benim dikkatimi çeken,  kitaptaki ölmüş ama etkileri evdeki herkesde devam eder kült karakter Harriet'in düşünceleriydi.

Mesela -hemen Kedilere Dair'den sonra ne tesadüf- Harriet Nuh Tufanının kedilerin ırksal belleğinden türetilmiş olduğu inancındaydı. Demek  İngiltere'de o kadar yaygın ve eski bir gelenek ki bu kötü davranış, Harriet'e böyle düşündürüyordu.

Yine Harriett, evde hiç kimse sevmemesine rağmen arada bir aşçılarına kremalı turta yaptırıyordıu. Kendilerine kibirli hallerini hatırlatması ve burun kıvırdıkları zaman bir özür olarak  kremalı turta seven kişilere götürülmesi için. Çoğumuzun -başta ben- üstünde düşünmesi gereken bir nokta değil mi?

16 Temmuz 2010 Cuma

Blog Yazmam Engellendi


Bilgisayarımı açıp oturmuştum başına birşeyler yazayım diye. Kedimiz miyavlayarak yanıma geldi. Kucağıma aldım. Ama kucağımı istemiyordu, masama atladı.  Klavyenin üzerinde gezinmeye başladı. Orayı burayı kontrol etti.



Bir sürü 9 ve f yazdı. Klavyenin üzerine yerleşmeye çalıştı. Rahat edemedi ufak klavyemin üzerinde. Vazgeçti yanına uzandı.



Yok yetmedi bu da, tekrar klavyemin üzerine çıktı. Bu sefer şanslıydı. Fn+F1e basarak ekranı kapattı. Şimdi ekranın zararlı etkilerinden uzak bir şekilde uzandı klavyeme. Bir yandan da "sakın rahatımı bozma, tıslarım sana" bakışlarıyla bakmayı da ihmal etmedi.



Ne yapabilirim ki. Bir kaç fotoğraf çekip, blog yazmayı başka bir güne ertelemekten başka.

11 Temmuz 2010 Pazar

Zeytinyağlı Uyuyan Bamya


Zeytinyağlı Uyuyan Bamya

İçten sıcacık sohbetlerin eşliğinde yemiştim ilk kez uyuyan bamyayı. Güzel  bir yaz akşamında Kalabak'ta sevdiğimiz insanlarla birlikte sofranın başındaydık.  Sevgili Hamret Teyze diğer güzel yemeklerin yanında tavuk etiyle hazırladığı uyuyan bamyayı da ikram etmişti. O akşamın sıcaklığı yüreğime, uyuyan bamyanın lezzeti zihnime yerleşti.

Oğlum henüz ağzına almıyorsa bile eşim, ben ve kızım bamyayı çok seviyoruz. Bamyayı akşam otururken ayıklayıp, bir gece uyutup ertesi akşama pişirmek çok kolayıma geliyor. Bazen tavuklu, çoğunlukla zeytinyağlı yapıyorum.

Malzemeler:

1/2 kg taze bamya
1 iri soğan
4 orta boy domates
1/2 limonun suyu
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2,5 su bardağı su
Tuz



Bamyalar önce çok iyi yıkanır. Tozlarının yanısıra kurumuş bıyıklarının da yıkarken giderilmesi gerekir. Taze bıyıklar ise ayıklarken kolayca çıkarılabilir. Yıkamanın ardından bir sügeçte suyu tamamen süzene kadar bekletilir. Daha sonra tepeleri sivri kalacak şekilde ayıklanır. Ayıklamanın yıkamadan önce yapılmasının bamyanın salyalanmasına yol açacağı unutulmamalıdır.

(Bıyık, salya gibi yemek tarifinde bulunmaması gereken kelimeleri kullandığım için rahatsızlık duyuyorum. Ama bizim yörelerde adları böyle geçiyor.)

Domatesler kabuğu soyulduktan sonra rondodan geçirilir. Ayıklanmış bamyaların üzerine dökülür . Kabın kapağı kapatılarak bir gece boyunca buzdolabında uyutulur.



Ertesi gün soğanlar ince kıyılır. İki kaşık zeytinyağında hafif sararana kadar çevrilir. 2,5 su bardakğı su ve gerektiği kadar tuz eklenir. Su kaynadığı zaman domatesiyle birlikte uyuyan bamya ilave edilir. Üzerine yarım limon suyu gezdirilir. Bir tahta kaşıkla bamyalar bastırılır. Kapağı kapatılır. Kaynayınca altı kısılır ve bamyasına göre değişmekle birlikte yaklaşık 30-45 dakika pişirilir.



Afiyet olsun.


7 Temmuz 2010 Çarşamba

Babamın Kütüphanesi

Oğlum yatak odasının yerini değiştirmeye karar verdi. Benim özel alanım, annemin ve babamın anılarıyla dolu odaya yerleşmek istedi. Tabii kendi eşyalarıyla. Odaları değiş tokuş ettik. Taşıması kolay şeyleri, babamın çalışma masası, annemin 60 yaşındaki Singer dikiş makinesini ve diğer ufak tefekleri hemen taşıdık. Ama iş kitaplığın taşınmasına gelince ancak bir ay sonra, daha yeni el atabildik.

Ahmet Bey kütüphanesi ile sohbetini, ardından serzenişlerini anlatırken çok duygulanmıştım. Bu kütüphane benim değil, rahmetli babamın kitap merakıyla topladığı kitaplardan oluşuyor. Kütüphane benim olmasa da içinde kaybolmamak  mümkün değil.

Kimi böyle güzel ciltlerini korumuş halde, kimi ciltleri dağılmış, sayfa sayfa saçılmış pek çok kitap. Kokusunu içimde hissetmek, ciltlerini okşamak ayrı bir zevk.


Kimi meşin kaplı, dış yüzeyi rengini kaybetse de sapasağlam. İçindekileri daha yıllarca korumaya niyetli.


Kimi renk renk ebru kağıtlarıyla ciltlenmiş, zarif fakat kırılgan.

İçini açınca,


el yazmalarını görüp mest oluyor, güzelliğiyle büyüleniyor,


yazanlara, okuyanlara imreniyorum.

Babam zaman zaman TV 'den çok sıkılır, haftanın bir akşamını kitap akşamı ilan ederdi. Bir süre devam ederdi  kitap akşamlarımız, sonra biz çocuklar gene tv'nin çekiciliğine kapılırdık. Kitap akşamlarında babam eski kitapları açar, oradan bize şiirler, menkıbeler okurdu. Bilmediğimiz kelimelerin anlamlarını da açıklardı. Sözlük gibiydi babam, hemen hemen her kelimenin anlamını bilirdi. Bir kelimede takılırsa,  "Mükemmel Osmanlı Lugatı"nı, "Okyanus"u veya "Kamus'u Alam"ı açar, kelimenin kökenine kadar araştırır, açıklardı. Çocukluk ve gençlik! Ne kadar aymazlık içindeymişim, hiçbirini aklıma yerleştirmeye uğraşmazdım. Babamı kaybettikten sonra ilk hissettiğim eksikliklerden biri artık bana her ihtiyacım olduğunda kelimelerin anlamlarını  söyleyecek birinin olmamasıydı. Ve ne yazık ki ben babamın sözlüklerini okuyamıyordum.

Osmanlıca'yı sadece çocuk kitaplarında okuyabiliyorum. Okumak değil çünkü sorun, anlayabilmek. Ancak o devrin çocuklarına hitab eden basit sözcükleri anlayabiliyorum. İşte okuyup anlayabildiğim nadir kitaplardan biri. Harf devriminden hemen önce basılmış resimli bir Haydi-Heidi.


Babamın kaybından sonra annem izin vermedi yetim kütüphanenin öksüz de kalmasına. Okumaya devam etti kitapları kendi vefatına kadar.

Ağabeyim okuyup anlayabiliyor Osmanlıca'yı. Ama şimdi uzaklarda. Babamın kitapları ağabeyimin, gözleriyle onlara hayat vereceği günü sabırla bekliyorlar. Kitapların okunma açlığını bazan eşim gideriyor, onların sayfalarını açarak, bir kaç satır da olsa okuyarak.
Sadece kitaplar mı konuşanlar? İşte kitapların arasında bulunan takvim yapraklarından iki örnek:

Biri 1945 yılına ait. Sanırım henüz adı verilmemiş İkinci Dünya Savaşının bir kısmından bahsediyor, "Almanya, Hollanda, Belçika Harbi" diyerek.

1948 yılında 13 Haziran "Toprak Bayramı" imiş. Ben hiç duymamıştım. Ya "müshil içme mevsiminin sonu" ne demek acaba?


Eski kitaplar sadece Osmanlıca kitaplardan oluşmuyor. İşte 1937 basımı bir matematik terimleri kitabı.

Önsözünde gerçekten tarihi bir açıklama var.



Sayfalarını karıştırınca, "cisim", "çakışmak" gibi bizim için artık olağan sözcüklerin yanısıra  "çarparığ" gibi hiç duymadığım sözcüklerle karşılaşıyorum.


1936 yılı basımı İzmir Halkevi Neşriyatı Rousseau'nun Emil'ine ne dersiniz?


Sadece kitaplar mı, broşürler de var. İşte Veremle Savaşta kullanılmak üzere hazırlanmış bir broşürden sayfalar.



Babamın kütüphanesinde kaybolmamak mümkün değil. Ama ona ses versem  aslında kendimi  bulabileceğim muhakkak.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Kızımın Ellerinden...



Kızım sınavları bitirmenin ferahlıyla:
- "Sen ne pişirileceğini söyle, tarifini de ver, artık yemekleri ben yapayım." dedi.

Yemekleri yapmak kadar ne yapılacağını planlamak da bir o kadar özen ve kafa yormayı gerektiriyor. Yemek yapmayı planlayıp da alışverişi ona göre yapmışsam çok iyi. Ama bazen rastgele alışveriş yapıyorum ve sonradan dolabın başına geçip ne yapacağıma karar veriyorum. Gene rastgele haftalarından birini yaşıyordum kızım bunu söylediğinde.

-"Dolapta ne var bir bak da ne yapılacağına karar verelim" dedim.
Topan patlıcanları seçti kızım.

-"Patlıcan yemeği yapabilirsin" dedim. Tarif ettim.
-"Ama istersen beğendi ya da Ali Nazik de yapabilirsin ama biraz uğraştırır" diye de ekledim.

Kızım ikinci seçeneği tercih etti. Bir güzel yaptıktan sonra
-"Aslında çok da kolaymış" dedi. Ben de  beni bekleyen dağınık ve kirli mutfağı düşünerek uğraştırıcı olanın patlıcan közlenen ocağın temizliği olduğunu söyledim.

Bir misafir gibi mükellef bir sofraya oturdum. Kızımın leziz yemeğini yedim. Güzel yemeğin ardından başka bir sürpriz beni bekliyordu.

Oh! Ne güzelmiş evde hazırlanmış güzel bir yemeğin ardından tertemiz bir mutfakla karşılaşmak.

2 Temmuz 2010 Cuma

Havuçlu Toplar

Havuçlu Toplar

O kadar uzun zamandır yapmamışım ki oğlum bu tatlıyı ilk kez yediğini sandı. Ben de hatırlamıyorum belki de gerçekten ilk kez yedi. "Bunu da internete koy" dedikten sonra sık sık sormaya başladı koyup koymadığımı. "Bilgisayar oyunu yapıcılığı" mesleği öncesi ilk meslek seçimini aşçılıktan yana yapmış olan oğlum için yazdım. İnşaallah ileride gerçekten zevkle çalışacağı bir mesleğe sahip olur.

Tarifi çok yıllar öncesinde Sofra Dergisinden almıştım. Genellikle evdeki malzemeye göre ölçüleri kendim ayarladım. Azalttım, artırdım, ekledim, çıkardım. Her seferinde başka bir lezzete ulaştım.

Malzemeler:

2 paket petit beurre bisküvi
1 kg havuç
2 su bardağı toz şeker
1/2 paket margarin
2 paket vanilya
1 çay bardağı dövülmüş ceviz

Bu ölçü, bir kısmını rulo yapıp buzlukta saklamak için uygun. Günlük kullanılacaksa yarım ölçü yeterli.

Gelelim benim artı ve eksilerime:
Vanilya yerine tarçın, ceviz koyarsam yağ yok, ceviz koymazsam margarin yerine bir kaşık sıvı yağ, kuru üzüm kullandığımda şeker yarım ölçü...

Hazırlanışı:

Havuçlar yıkanıp soyulup rendelendikten sonra şekerle birlikte kendi suyuyla iyice pişirilir. Suyunu tamamen çekmesinin ardından bir kaşık yağ eklenerek veya ceviz kırığı konarak kavrulması için biraz daha ocakta çevrilir. Ilıdıktan sonra kırılmış petit beurre bisküvileri ve diğer malzemeler eklenerek karıştırılır. Bisküvi kırıklarının boyutu zevke göre ayarlanır. Ya rulo yapılır -daha sonra dilimlenmek üzere- veya toplar haline getirilip hindistan cevizi, fıstık, kakao vb.'ne bulanarak servis edilir.

Özellikle oğluşuma afiyet olsun.


Related Posts with Thumbnails