16 Haziran 2009 Salı

Sulu Köfte (Çorbası) (Ekşili Köfte)

Hafif, hafif olduğu kadar da besleyici bir çorba sulu köfte çorbası. İsterseniz içine küçük doğranmış patates, havuç ve bezelye gibi sebzeler de ekleyebilirsiniz. Ama ben ekşi tadın köfteyle buluşmasında sebzeleri tercih etmiyorum. Sebzeli yaptığımda terbiyeyi limon yerine kese yoğurdu (süzme yoğurt) ile hazırlıyorum.

Malzemeler:

Yaklaşık 150 - 200 gr kıyma

1 çay bardağı pirinç

1 orta boy soğan

1 yumurta

1 tatlı kaşığı salça

1 tutam maydanoz

1 yemek kaşığı tereyağ –istenirse-

1 limon suyu

3-4 yemek kaşığı un

Tuz, karabiber, kimyon

Yapılışı

Pirinçler bir süre sıcak suda bekletilir. Suyu süzüldükten sonra havanda ince bulgur büyüklüğünde olacak şekilde dövülür veya bu işlem için rondo kullanabilirsiniz. Soğan rendenin ince tarafıyla rendelenir. Kırılmış pirinç, kıyma, rendelenmiş soğan, bir yumurtanın beyazı, 1 tatlı kaşığı salça, kıyılmış maydanoz, kıyma yağsız ise bir yemek kaşığı kadar tereyağ, tuz, karabiber, kimyon iyice yoğurulur. Bir tepsiye 2-3 yemek kaşığı un serpilir. Avuç arasında yuvarlayarak küçük toplar yapılır ve unlu tepsiye konur. Tepsi ara ara ileri geri hareket ettirilerek köftelerin eşit biçimde unlanması sağlanır. Köftelerin ele yapışmaması için gerektiğinde avuç içleri suyla ıslatılır. 2 litre kadar su ocağa konur, tuz eklenir, ben koymuyorum ama isterseniz bir miktar tereyağ da ilave edebilirsiniz. Kaynamaya başlayınca içine köfteler birbirine yapışmayacak şekilde dikkatlice dökülür. 15 dakika kadar kaynatılır. Pirinçler pişince terbiyesi eklenir Bir yumurtanın sarısı, bir limon suyu ve 1 yemek kaşığı un çırpılır. Kaynayan çorbanın suyundan kaşık kaşık eklenerek çırpılmaya devam edilir. Ilınan terbiye tencereye dökülür, bir süre karıştırılır. 2-3 taşım kaynadıktan sonra ocağın altı kapatılır. Afiyet olsun.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Flaubert'in Papağanı


Julian Barnes
Benim gibi kitap okurken hemen hemen hiç not alamayan birine kitapda dört tane işaret koyduran kitap. Bir iki basit cümleyle o kadar çok şey anlatıyordu ki imlemeden geçemedim.
Alay, hüzün, nefret, sevgi, ihanet, başkaldırı, boyuneğiş, kabullenme... Herbirini çok hissederek okudum.
Flaubert özelinde anlatılanlardan çok, kitabın kahramanının düşünce ve duyguları etkiliyor inasanı. Kitabın başlarında Madam Bovary'i tekrar okumalıyım dedim. Ama sonra kitap öyle ilerledi ki, aslında anlatılan Flaubert ya da onun eserleri değildi. Kitabın kahramanı öyle ince alaylarla yaklaşıyordu ki Flaubert'in yaşamına, ben de öylesine kapturmıştım ki kendimi Flaubert'in çelişkilerine gülümsemeye, aslında doktorun kendi hayatını sorguladığını çok sonra anlayabildim.
Kitabın sonuna geldiğimde bitmese dediğim kitaplardan biriydi.

Brazzaville Kumsalı

 


Brazzaville Kumsalı William Boyd

Kahramanın bir kadın olduğunu kitabı okumaya başlayınca öğrendim. Erkek yazarların kadın kahramanlarına biraz önyargılı olduğumu kabul ediyorum ama ben gene kadın kahramanın duygularının erkek bakış açısıyla yazıldığını görerek rahatsızlık hissettiğimi belirtmeliyim.
Kahramanın geçmişindeki farklı zamanlara gidip gelmelerle ilerliyor kitap. Yazarın matematik tutkusu da var dedirten, matematik kuramları ile olayları eşleştiren bölümler ilgi çekici. Maymunlar, iç savaş, akademik çekişmeler, sabit fikirler, aşk gibi iç içe geçmiş pek çok şey var. Çok da zevkle okuduğumu söyleyemeyeceğim ama çalıların incelenmesi fikri çok hoşuma gitti. Böyle bir tarih araştırma yöntemi olduğunu bilmiyordum. O bölümleri okurken kahramana imrendim, böyle bir işim olmadığına hayıflandım.
Kitapta genel doğrular bir kez daha dile getiriliyor, en belirgini de: ideal, barışçıl toplum olamaz, ne insan dünyasında ne de hayvan dünyasında.

Taştan Hüküm



Ruth Rendell
Kitaba başlar başlamaz katili, maktülleri, cinayet nedenini öğreniyorsunuz. Hepsini ilk sayfalarda açıklamış yazar. Merak edilecek bir sonu, çözülecek bir bilmecesi olmayan bir kitap ne kadar merakla okunabilir acaba? Fazla söze gerek yok, öyle okunur ki elinizden bırakmamacasına. Teşekkürler Rendell.
Related Posts with Thumbnails